GÖRSEL TASARIM ÖĞELERİ - PERSPEKTİF

Perspektif;resmin iki boyutlu ortamında, üçüncü boyut (derinlik) yanılsaması vermek için kullanılan tekniktir. İki tür perspektif tekniği vardır. Çizgi perspektifi ve renk perspektifi.
Çizgi perspektifi
nde düzlem içindeki nesneler aynı görüş noktasına göre, bir yüzey üzerine yansıtılır. Bu yansıtma sonucu nesneler bakış noktasından uzaklıklarına göre gerçek boyutlarından daha büyük yada ufak gözükür.

Bu görüşe göre, eşyaların tespiti çizgi perspektifini oluşturur. "Bakış noktası", "Kaçış noktası", "Ufuk hattı" gibi elemanlardan yola çıkarak ve geometri kullanarak yapılan çizgi perspektifi ilk olarak 15. y.y.da Floransalı Mimar Brunelleschi tarafından bulunmuştur. Bu bilimsel perspektife göre ilk resim Masaccio'nun 1425'de yaptığı fresklerde uygulanmıştır.

Hava Perspektifi
adı da verilen renk perspektifi ise ilk olarak Japon resminde kullanılmıştır. Bakış noktasından uzaklaştıkça, gözlemci ve nesneler arasında artan ve ışığın yansımasını etkileyen atmosfer tabakası yüzünden, nesnelerin renginin daha maileştiği gözlenmiştir. Renk perspektifi renklerin gösterdiği bu özelliği kullanarak derinlik yanılsaması sağlar.


Plastik sanatlarda "Perspektif" sözcüğü derinlik yanılsamasının, herhangi bir grafiksel yöntem yada boyama tekniğiyle elde edilmesini ifade eder. Perspektif yanılsama, yani düzlem üzerinde üç boyutlu görünüm; resim üzerinde yer alan imgelerin giderek, derece derece küçülmesi, renklerin giderek azalması, biçimlere esas olan imgelerin resmin ön düzleminden arka düzlemine doğru gidildikçe belirsizleşmesi, boyut, imgeleri ardı ardına sıralama ve taşırma gibi çizim ve boyama yöntemleriyle elde edilebilmektedir.
Derinlik yanılsaması tüm çağların sanatında görülen bir olgu değildir. Örneğin; resim sanatında oldukça güçlü bir geleneğe sahip olan Antik Mısır'da yukarıda sıraladığımız perspektif yöntemlere rastlanmamaktadır.
Bu resimlerde, Grek ve Rönesans sanatlarında görülen dış dünyanın optik belirtilerini göremeyiz. Çocuk resimlerinde de bu tür gerçekliğe rastlamak pek olası değildir. Ancak yine de Antik Mısır, Hitit ve Mezopotamya sanatlarında insan ve hayvan figürleriyle bitki resimlerinin (kabartma/rölyef) oldukça hünerle ve incelikli bir biçimde gerçekleştirildikleri dikkati çekmektedir. Bu ürünlerde etüd edilen dış dünya formları (figürler), genellikle anlatımcı bir yaklaşımla ele alınmış; karakteristik profilleriyle gösterilmişlerdir. Kısa görünüm (rakkursi) veya perspektif kompozisyon kaygısı yoktur. Bazı tarih öncesi mağara resimlerinde belli bir optik taklidin belirtileri (özellikle Antik Meksika resimlerinde) oldukça başarılı sayılabilecek düzeyde kısa görünümler yer almaktadır. Ama yine de bunlardan hiç birinde perspektif gelişimin bilimsel dayanaklarına rastlayamayız. Heinrich Schaefer'e göre (Agyptische kunst, 1919) yeryüzünde İsa'dan önce 5. yüzyıl Grek Sanatı ile şöyle yada böyle bir biçimde yüz yüze gelmeyen hiçbir toplum yada uygarlık  "perspektif yanılsama" tekniğini kullanmamıştır.
Perspektif yanılsama Batı Sanatı'nda ilk kez Antik Yunan kültürü ile ortaya çıkmış ve Klasik Antikite Optiği'yle geometrik bir temele oturtulmuştur. Bu sözcük, Latince'de "Perspectiva"dan gelir. Romalı ünlü filozof Boethius (Ölümü İ.S. 524), Aristo'nun yazılarını çevirirken bu terimi Grekçe "optiké" (optik) karşılığında kullanmıştır. 15. yüzyılda perspektif, "saydam bir çerçeveden bakıp, tek bir bakış noktasına göre, görülen şeyi resim düzlemine kaydetmek anlamına geliyordu. Latince'de daha sonra eski "perspectiva naturalis" veya "perspectiva communis" terimiyle karıştırmamak için genellikle bilimsel ve optik anlamdaki çizimleri ifade etmek üzere "perspectiva artificialis" veya "perspectiva pingendi" terimleri kullanılmıştır.

 

Perspektifin Tarih İçindeki Gelişimi
Euclid'in Optik alanındaki çalışmaları Mısır'da Grek ve Arap matematikçileri tarafından geliştirilmişti. Bunlardan en önemelileri Ptolemi (İ.S. 2.yy) ve Alhazen (Ölümü İ.S. 1038)'di. 1200 yıllarında konu ile ilgili tezlerin bazıları Batı'ya, İspanya ve Sicilya'da yapılan Latince çeviriler yoluyla ulaşıp bu konuda büyük bir ilgi oluşturdu. 13. yüzyılda ise Lincoln Piskopos'u Robert Grosseteste, İngiliz filozof Roger Bacon, Cante-bury Başpiskoposu John Peckham bu konuda yeni tezler geliştirdiler ve aşağı yukarı Kepler dönemine kadar bu çalışmalarla yetinildi. Batı'da, Optik konusundaki bu yeniden canlanma sanatta natüralizmin yeniden ortaya çıkmasıyla aynı döneme rastlar. Bu iki olay henüz doğrudan birbirlerine bağlı olmamakla birlikte, doğa bilimlerine karşı olan ilginin yeniden canlanması ve matematikle deneysel bilimlerin önemi konusundaki inancın artması, bilim ve sanatı birleştirmeye çalışan yaygın bir hareketin belli bir ivme kazanmasına yol açmıştır.
Floransa'da ve diğer Avrupa kentlerinde (15. yüzyılın birinci yarısında) bu tezler esaslı bir şekilde tartışılmaktaydı. Ghiberti'nin 1440 yılında yazdığı "Third Commentary" (Üçüncü Yorum) adlı yapıtı, yukarıda sözü edilen çalışmalardan yapılan alıntılardan oluşuyordu. Filippo Brunelleschi'nin ünlü perspektif deneylerini yaptığı sırada bunlardan haberdar olduğu kesindir. Onun için ilk deneyleri Floransa Katedrali'nde gerçekleştirilmiştir. Kadetralin giriş bölümüne sehpasını kuran sanatçı, katedralin vaftiz ayinine ayrılan bölümün ayrıntılı bir çizimini yapmıştır. Resim  35 x 35 cm.lik bir panodan oluşmaktaydı ve bir minyatür hüneriyle yapılmıştı. Resimde gökyüzü gümüş ayna sır'ı ile boyanmıştı. Brunelleschi daha sonra bu resmin perspektif kaçış noktasını delmiş, önüne bir ayna koymuş ve izleyicilerin, resmin arkasındaki bu delikten, resmin aynadaki yansısına ve  aynanın arkasındaki genel manzaraya bakmasını sağlamıştır. İzleyici hem manzaranın bir bölümünü içine alan resmi -gümüş ayna sırı ile boyalı yüzeyine yansıyan bulutların hareketiyle birlikte-  algılıyor hem de manzaranın diğer bölümlerini görüyordu. Perspektif görüş noktası böylece ilk kez gerçekte olduğu gibi inandırıcı bir biçimde belirlenmiş oluyordu.Bu deney merkezi perspektif tarihinin ilk imgesi sayılmaktadır. Burada önemli olan şey Brunelleschi'nin bu resmi gerçek oranlarına göre küçülterek nasıl yaptığıdır. D. Gioseffi, 11957'de Trieste'de yazdığı "Perspectiva Artificialis" adlı yapıtında bu soruya bir yanıt bulmuştur. Ona göre, Brunelleschi bu resmi ayna kullanarak ve aynaya yansıyan imgenin genel çizgilerini ayna üzerinde kopya ederek yapmıştı. Deneyde ayna kullanmasının bir amacı da ilk önce ayna ile kopya edilen bu ters imgeyi düzeltmekti. Eğer, gerçekten Brunelleschi'nin kullandığı teknik buysa, bunun kesinlikle, Ptolemy'in "Optik" adlı yapıtında önerdiği bir deneyden yola çıkılarak yapılmış olması gerekir.Çünkü Ptolemy kitabında, bir nesnenin aynaya düşen görüntüsünün nasıl kopya edileceğine ilişkin bilgiler ve geometrik diyagramlar vermişti.Brunellesch'nin koyduğu mimarlık perspektif kurallarına dayalı ilk resim, onun arkadaşı Masacio tarafından yapılmıştı. Bu resim Floransa'da Sta. Maria Noella Kilisesinde "Üçlü Birlik" (Teslis/Trinity) konulu bir fresktir. Brunellesch'nin perspektif konusundaki çalışmaları ayrıca aşağıdaki sanatçıların şu yapıtlarında görülmektedi.

Masaccio, Kutsal Üçlü Freski (Holy Trinity Fresco)
 
 

     -Ghiberti, "Porta Del Pardiso", Pano, 1425-52,
-Donatello, "Saloma", Rölyef, Siena Vaftizhanesi,
-Siena, 1425,Masolino, "Aziz Klement", Rölyef, Roma, 1430,
-Uccello, "Sir John Hawkwood", Fresk, Floransa Katedrali, 1436,
-Donatello, "Aziz John ve Canavara", Rölyef, Floransa, 1417

Brunelleschi bu çalışmaları yaptıktan sonra 1436 yılında yine onun arkadaşı olan mimar Alberti "Resim Üzerine" adlı tezinde özellikle ressamların başvuracakları perspektif çizimleri yayınladı.
Perspektifin bundan sonraki gelişimi Kuzey Avrupa ülkelerinde görülür. Bu yeni İtalyan icadı, Kuzey'e biraz geç ulaştı. O zamana kadar Kuzey Avrupa'da Gerçekçilik akımı merkezi perspektiif kullanılmaksızın gelişmiştir. Jan Van Eyck'in örneğin, "Kilisede Meryem"i bu şekilde yapılmıştı. Yine Jean Van Eyck'in "Arnolfi'erin Evliliği" konulu yağlı boyası, sistematik bir perspektif kurama bağlı olarak yapılmamış; resmin belli bölümleri farklı kaçış noktalarına göre çizilmiştir.Flaman ressamlarının hiçbiri, Viator (1505) ve Dürer (1525)'in perspektif konusunda yayınladıkları tezlere kadar, geometrik yöntemle elde edilen kısa görünümü kullanmamışlardır.





Sanat ve bilimde birçok büyük isim, çağlar boyu, perspektifin öyküsüyle ilgilenmiş -yada ilgilendikleri söylenmiştir. Belki de bu konu ile çok yakından ilgili bir ressam örneği J. W. M. Turner'dir. Turner, İngiltere Kraliyet Akademisi'nde 1807'den 1828'e kadar Perspektif Profesörlüğü yapmıştır. Günümüzde ise figüratif resim yapan sanatçıların çoğu, perspektif bilgisini deneysel olarak elde etmekte ve bu kuramların ancak ana hatlarını öğrenmektedirler. 1860'larda bile Jean François Mllet gibi bir ressam "Otel Thomas"ın tavana resmini yaparken profesyonel bir "perspektif uzmanı"nı kiralamak zorunda kalmıştır.

Degas "Bayan Lola" konulu resmini yaparken, trapezden asılı bir kız figürü çizmek için profesyonel bir "perspecteur"dan yararlanmıştır Günümüzde ise, fotoğraf nedeniyle sanatçılar, perspektif imgesine hiç de yabancı kalmamakta, sanatçılarda bu kavram, kendiliğinden, bilinçsizce ortaya çıkıp gelişmektedir.  Deneysel Psikoloji alanında yapılan son araştırmalarda, geometrik perspektifin aslında ölçü, şekil ve renk süredurumu (constancy) etkileri altında gerçekleşen görsel algılamamızın yetersiz bir açıklamasını oluşturduğu ortaya çıkmıştır. Üstelik, bize çok yakın olan nesneler bilimsel perspektifin kurallarına uymazlar. Bu durum Paul Cezanne'dan bu yana pek çok modern sanatçı tarafından ortaya çıkarılıp değerlendirilmiştir.

Ama yine de "perspektif"i  çağdışı saymak yanlış olacaktır. Çünkü, aslında çağışı olan, ondan yararlanmak değil, çok katı geometrik kurallar içinde resim yapmaktır. Nitekim perspektif, derinliğin ve bütünlüğün algılanmasında "merkezi yansılama" (central projection)'nın ancak bir parçasını oluşturur. Görsel gerçeğin, iki boyutlu resim düzleminde, olduğu gibi saptanabileceğini sanmak aslında bir yanılgıdan başka bir şey olamaz.

Başlıca Perspektif Türleri

a.  Paralel Perspektif :

Bu perspektif yönteminde kaçan çizgiler tek kaçış noktalı perspektiflerde olduğu gibi giderek daralmayıp birbirlerine paralel bir biçimde devam ederler. Bu nedenle de bu, bilimsel olmayan bir perspektif biçimidir. Resmin erken dönemlerinde "ideo-plastik" (düşün/cisimsel) bir öğe olarak kullanılmıştır. Üst görüş açısı ile birlikte kullanımı Çin Resim Sanatı'nda geleneksel resim yöntemlerinden biridir. Bu konuda 1679 yılında Çin'de yazılan bir el kitabındaki resimler örnek gösterilebilir. Paralel perspektif çağdaş "streometri"nin de uyguladığı bir kuraldır. Bu terim aynı zamanda, resim düzleminde nesnenin cephe görünümünün perspektifsiz gösterildiği bilimsel çizimlerde de kullanılmaktadır. Bu duruma Rönesans Sanatı'nda çok sık rastlanır.
Örneğin; bir ev yada iç mekan resmi yapılırken önden görülen biçimlerin birbirlerine paralel olan çizgilerinde perspektif daralma söz konusu değildir. Aslında önden perspektif olarak görülmeyen, yani; tam önden görülen bir biçimin yan yüzeylerinin de görülmemesi gerekir.


b.  Açısal veya Yamuk perspektif :

Sola ve sağa doğru olmak üzere her iki kaçış noktasına doğru daraldığı halde dikey elemanları, gerçekte olduğu gibi paralel kalan çizim biçimine açısal veya yamuk perspektif denmektedir.

c.  Üç Kaçış Noktalı, Eğri Yüzeyli Perspektif :

Bu perspektif yönteminde nesnenin perspektifi en, boy ve derinlik olmak üzere  her üç yönde de daralır. Bu nedenle buna, "üç kaçış noktalı perspektif"de denilmektedir.

d.   Mihveri Perspektif (Düşey Eksenli Perspektif) :

Nesneden gelen ışık ışınının resim düzlemindeki yerini kesin olarak işaretlemek suretiyle çizilen bilimsel perspektifin ilk örneklerinden biridir. Bunun ilk örnekleri paralellerin simetrik olarak merkezdeki dikey eksene göre sağa ve sola daralmasını öngören bir sistemdir. Sistemin, ilk kez M.Ö.4.yüzyıl Grek vazolarındaki tavan resimlerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu sistemin çeşitlemeleri Klasik Antikite'den Ortaçağ'a ve hatta Rönesans'a kadar gelmiştir. Bu resimlerin çoğunda tavan tahtalarının oluşturduğu çizgiler garip bir biçimde bir noktada birleşir. Bunu gizlemek için sanatçılar çoğu kez bu çizgilerin birleştiği bölgeye hale (halos) veya disk biçiminde bir motif yerleştirirler. Bazen de bu çakışma noktası resmin dışında bırakılarak bu sorun giderilmeye çalışılmıştır. Daha basit bir yöntem olan tek kaçış noktalı perspektif yerine neden böyle bir yönteme başvurulmuştur? Gerçekte, Pompei'de bulunan birkaç resim dışında M.S. 15.yüzyıla kadar tek kaçış noktalı perspektifin esasları bilinmemekteydi. Bu sorunun cevabı, biraz da, insanın paralel çizgileri algılama biçiminde yatmaktadır. Yakın zamanda yapılan deneylerde ikiden fazla paralel çizginin bir noktada birleşiyormuş gibi algılanmadığını ortaya koymuştur. Aslında sorun, Panovsky'nin de dediği gibi, kaçış noktalarının tek yada çok sayıda olup olmadığıyla ilgiliydi.

e.  Giderek Genişleyen (inverted) Perspektif :

                Bu perspektif yöntemi Rönesans-öncesi resminde neredeyse bir kural haline gelmiştir. Bu durum her ne kadar bilimsel perspektif'e ve modern algılamaya ters düşmekteyse de, insanların kişisel deneyiminde bu tür algılamaya rastlanabilir. Bunun da nedeni, kişinin, çok yakınındaki nesnelerin giderek daraldığını açık bir şekilde algılayamamasıdır. Bu duruma Orta-çağ resimlerinde ve Türk-İslâm minyatürlerinde sıkça rastlanmaktadır.


f.  Negatif Perspektif :

                Dürer'in 1525 yılında yazdığı "Underweissung der Messung" (ölçme üzerine tezler) adlı yapıtının illüstrasyonlarında da görüldüğü gibi, göz seviyesinin üstünde bulunan ve giderek yükselen  harflerin, diğerleriyle aynı ölçüde algılanabilmesi için bu harflerin hangi boyutlarda çizilmesi gerekmektedir? Bu sorun negatif perspektif yöntemiyle çözülmüştür. Görme noktasından biraz uzakta, merkezi görme noktası olan bir yay oluşturulmakta ve bu yay eşit parçalarla işaretlenmektedir. Elde edilen noktalar ile merkez noktasının uzantısı, metnin bulunduğu binanın  cephesine yansıtılınca satır aralıkları ve harf boylarının hangi oranlarda büyümesi gerektiği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Platon "Sofistler" adlı yapıtında, yaşadığı dönemdeki Grek Sanatçılarının da aynı tekniği kullandığını ifade etmektedir. Bu yöntemle yüksek bir platformda yer alan bir anıt/heykel 'in ölçüleri de saptanabilmekteydi. Grekler, gerçekte olduğundan daha görkemli göstermek için tapınaklardaki sütunları, belli bir yükseklikten sonra giderek incelecek bir biçimde gerçekleştirmişlerdir.

g.  Çift Kaçış Noktalı Perspektif :

  "Biofocal Perspektif" terimi resim düzleminin her iki yanındaki çerçeve çizgisi üzerinde ve aynı paralelde alınan iki kaçış noktası kullanılarak elde edilen çizimleri için kullanılmaktadır. Bilimsel perspektifin bir türüdür. 1504 yılında Floransa'da P. Gauricius tarafından yazılıp yayınlanan "De Sculptura" adlı yapıtta böyle bir çizim örneği verilmiştir. Bu çizim tekniğine ilişkin ünlü bir örnek de Ucello'nun Floransa'da bulunan "İsa'nın Doğuşu" (Nativity) adlı freskinde görülmektedir.

Merkezi Perspektif Teorisi İçin Bazı Terimler

    Resim düzleminin  yer yüzeyine dik olduğu durumlarda geçerli olabilecek merkezi perspektif teorisine esas oluşturan kavram ve terimler aşağıdaki şekilde gösterilip belli harflerle işaretlenmiştir.
                Şekilde "PP" olarak gösterilen AZRT düzlemine resim düzlemi diyoruz. Bu düzlem, yer düzlemine dik durumda olup görme noktasının karşısında yer almaktadır. Şekilde görme noktası, "E" olarak gösterilmiştir.
Bu nokta aynı zamanda perspektif projeksiyonun merkezidir. Resim düzlemine dik ve yatay durumda yer alan düzlem (GP) yer düzlemidir. Bu üç temel kavram dışında;

GL  :   Yer çizgisi

HL  :   Ufuk çizgisi,

C    :    Merkez kaçış noktası,

S    :    Durma noktası 'dır.

                Şekilde "C" ve "D" olarak gösterilen noktalar kaçış noktasına örnek olan noktalardır. Bu nokta ufuk çizgisi üzerinde sonsuz sayıda değişebilir. EC ve ED doğruları da sırasıyla "AQ" ve "AB" ye paralel olarak çizilmişlerdir. Bu durumda bir görünümün perspektifini çizmek için "kaçış noktası"nın manzaradaki yeriyle bu noktanın resim düzlemindeki yerinin bilinmesi gerekmektedir. Perspektif resimde her grup paralel çizgi, belli bir kaçış noktasına göre çizilmelidir.
                DD noktaları "uzaklık" noktalarıdır. Bu noktalar aynı zamanda yatay düz çizgilerin kaçış noktalarıdır. Yatay düz çizgilerin kaçış noktaları resim düzlemiyle 45 derecelik bir açı oluştururlar(resim düzlemindeki perspektifi "AD" ye çakışık olan "AB" gibi). Bu noktalar geleneksel olarak, perspektif dikdörtgenlerin ölçülmesinde kullanıldığından ilk "ölçme noktaları" olarak da kabul edilmektedir.

Perspektif Algı Yanılsamasının Psiko-Fizyolojik Temeli

                Göz küresi küçük bir diyoptrik kameraya benzer ve dış dünyadan yansıyan tüm imgeleri kendi içindeki bir yüzeye kaydeder. Buna "retinal imge" denir. Retinal imge, ışığın projektif (yansıyıcı) etkisi yani ışık ışınlarının yansıyıcı eylemiyle gerçekleşir. Basit bir karanlık kutu ve film yüzeyi (cam aydınger kağıdı) ile ince bir delikten oluşan "pin-hole camera", "camera obscura", her türlü alıcı aygıtlarla göz'ün temel yapısı ve işleyişi bu ana feeenomen bağlıdır. Karanlık kutu içine daha fazla ışık girmesini sağlamak için kutunun önündeki iğne deliği genişletilince, karanlık kutunun içinde yer alan kayıt düzlemi fazla ışık alacak ve zahiri görüntü oluşmayacaktır. Işık ışınlarının delip geçtiği aydınger kağıdından oluşturulan yarı-saydam yüzey üzerindeki her noktanın manzara içerisinde bir karşılığı bulunmaktadır. Dolayısıyla bu noktalardan çıkan ışık ışınları -ışık enerjisinin tek yönlü akışında olduğu gibi- teker teker ve verilen ince delikten geçmek suretiyle hareket etmek zorundadırlar. Bu ince delik genişletilirse kamera içine gereğinden fazla ışık girecek ve ayrıca ışık ışınlarının birbirlerine paralel bir biçimde kameraya girme olasılığı artacaktır. Bunu önlemek için göz küresi bünyesinde ve kamerada, ışık ışınlarının istenilen miktarda ve istenilen yöne sevk edilmesini sağlayan diyafram ve mercek sistemi bulunmaktadır.
                Burada, konuya biraz daha açıklık kazandırmak amacıyla her noktadan çıkan ışık ışınlarının resim düzlemini geçerek göz küresine ulaştığı bir sistemi göz önüne getirelim. Nesneden çıkıp göz küresine giren ışık ışınına "görme çizgisi" diyoruz. Her ne kadar göz ve tüm nesneler bir hareket içindeyse de biz burada, konuyu daha iyi kavramak amacıyla her şeyin durağan olduğunu kabul ediyoruz. Eğer göz'ü tek bir nokta olarak kabul edersek bu noktaya "projeksiyon merkezi" olarak nitelemek zorundayız. Bu merkez aynı zamanda resim düzleminde ve nesnede izdüşümleri bulunan noktaların projeksiyon merkezidir. Bu nedenle bu noktaya "perspektifin projeksiyon merkezi" veya sadece "bakış noktası" diyoruz. Bir ışık ışınına kaynak oluşturan "A" noktası bir yön çizgisi üzerinde, görme noktasına doğru hareket edince bu noktanın resim düzlemindeki perspektifi "A1" olacaktır.
Aynı noktanın retinal imgesi ise şekil üzerinde "a" olarak gösterilmiştir. "A1" noktası, resim düzleminde "AA" noktalarının izdüşümü olduğundan bu noktaların retinal uyarısı birbirlerinden farklı olmayacak ve aynı biçimde bu noktaların retinal imgesi de tek bir noktanın izdüşümü biçiminde gerçekleşecektir. Göz aldanmasının gerçek nedeni; perspektif algı yanılsamasının psiko-fizyolojik temeli de işte budur.

Derinlik Algılamasına Temel Oluşturan İpuçları

                Retinal imge iki boyutlu olup, nesnenin uzam içindeki (derinlik boyutundaki) konumuyla ilgili  olarak beyne sadece yönsel mesajları verebilmektedir.Uyarıcının oluşturduğu noktalar, uzaklık ve büyüklükle ilgili bilgileri içermemektedir. Fakat çift gözle algılamada durum biraz daha farklıdır. Çift gözle algılamada birbirlerinden farklı açılardan elde edilen iki ayrı noktanın füzyonu sayesinde, yani bu noktaların ilettiği bilgilerin birleşmesiyle uzaklık, derinlik ve boyutla ilgili oldukça kesin yargılar verilebilmektedir. Göz'le algılanan üç boyutlu nesnenin sağından ve solundan elde edilen uyarılar sayesinde biz gördüğümüz nesnelerin espas içindeki durumu ve kendi cisimselliğini kavramakta güçlük çekmeyiz. Fakat yine de, "streoskopik vizyon" diye nitelenen bu görme mekanizması belli bir uzaklıktan sonra pek işe yaramamaktadır. Tek gözle ve çift gözle algılamada, aşağı yukarı 15 metreden sonra, derinlik algılamasına temel oluşturabilecek başka faktörler devreye girmektedir. Bunlardan beş tanesi ressamlar tarafından kullanılmaktadır.

a.       Taşırma

b.      Kontur

c.       Linear (çizgisel) perspektif

d.      Aerial (havaya ilişkin) perspektif

  1. Işık-gölge dağılımı.

Perspektif ve Modle 

                Resim sanatı, aynı zamanda üçüncü boyut gereksinmesini ve gerçek mekan görünümlerini elde etme ilkesini taşır. Bu yolda göze hitap eden vizüel (görsel) imkan ve ilkelerin bazı ana kurallarına uyulur. Perspektif ve modle etme kuralları bu amacın hizmetine girerler. Genellikle resimde iki perspektif yöntem uygulanır: Çizgi ve hava perspektifi. Çizgi perspektifinin aslı, ufuk çizgisine doğru uzanan yatık paraleller meydana getirmektir. Sözgelişi, bir tren yolunun iki rayı ufuk çizgisinde daralıp tek nokta haline gelir. Çizgi perspektifinin bir başka yönü de eşyaların ölçüleriyle ilgilidir. Öndeki nesnenin arkadaki nesneden daha büyük görünmesi gibi. M. Hobbema'nın 17. yüzyılda yaptığı bir resim, çizgi perspektifine ideal bir örnek olarak gösterilebilir.
                Hava perspektifine gelince, buda atmosferin nesneleri uzaklık içinde belirleyiş tarzının gözlemidir. Sözgelişi, yakındaki bir nesnenin hangi ayrıntılardan ve parçalardan oluştuğu görülebilirken, aynı nesnenin uzak olan görünümü toplu tek bir bütün halinde kavranır. Batı resminin bu perspektif kuralları uygulayan ilk ustaları Helenistik çağa, M.Ö.4 yüzyıla kadar iner.[2]
                Perspektif, resimde bir mekan derinliği yaratmak gereksinmesinden doğar. Ama bunun kaçınılmaz bir gereksinme olduğu her zaman söylenemez. Genellikle perspektif kurallar üzerinde ısrar klasik Batı resmini doğacı ve gözlemci eğilimlerinin sonucudur. Perspektif kuralları uygulama yeteneğinin, gelişmiş bir resim anlayışını içerdiği düşüncesi de yanlıştır. Perspektif kuralların uygulanmadığı, bozuk uygulandığı yada kasten bozulduğu, çeşitli perspektif bakış açılarının birbirine karıştırıldığı resimler bazı durumlarda perspektif kuralların uygulandığı resimlerden daha başarılı, daha etkilidirler. Hatta bir bakıma perspektif kuralları ihmal ederek yüzeyci anlayışa bağlı kalan bazı resim üslupları, resmin temel fonksiyonlarını, insanla olan psikolojik yakınlığını daha derinden yansıtırlar. Gerek Bizans çevresinde, gerekse Avrupa Ortaçağında resmin yüzeyci bir anlayışa bağlandığı görülür. Ancak Rönesans'la birlikte Antikite'ye dönüş, perspektif kuralları yeniden resme getirmiştir. Bu da Avrupa'nın Rönesans'tan sonraki bilimsel yönelişlerine paralel bir olgudur. Perspektif kurallarına yeterince uygun bir resim, yerini aldığı mekana yeni bir mekan, bir çeşit resim mekanı getirir. Buna resmin (fenestra aperta) (açık pencere) niteliği denmiştir. Buna karşılık yüzeyci Bizans ve Ortaçağ resimlerinin gerçek mekanı, yer aldıkları kilisenin yada herhangi bir tarihsel yapının mekanıdır. Böyle bir durumda mimari mekan içinde yer alan seyirci, resimle aynı atmosferi soluyarak, onunla derin bir psikolojik birlik sağlar. Yüzeyci resim üslupları; sözgelişi, Bizans'taki frontalite (cepheden tasvir) anlayışı seyirciyle dolaysız, içten bir ilişki kurmak amacına yönelmiştir.
                Modern çağ resim yorumlarının hemen hemen hepsinde perspektif kurallar önemli rol oynamaz. Çünkü kişisel biçim yaratma özgürlüğü sanatın katı kurallarıyla savaşır. Resimde yüzey zevki ve anlayışı ön plana geçer.
                Resimde plastik (üç boyutlu) bir görünüm elde etmek amacıyla, biçimleri modle etmek (mekan içinde kendi hacimleriyle bir yer tutma izlenimini vermek) yoluna baş vurulur.
Biçimleri modle etmek de, resmin başlıca araçlarından iri olan ışık-gölge zıtlıklarından yararlanmak yada rengi bu amaç uğrunda kullanmak demektir. Nesneler bu yoldan bir biçimsellik ve bize, gerçek oldukları izlenimini veren bir nitelik kazanırlar. Chiaroscuro (Claire-obscure) adı verilen modle ediş tarzında, ışıklandırılmış bir nesnenin gölge verdiği ve bir yanının öbür yanından daha aydınlık olduğu ilkesi geçerlidir. Rengin bu ilkeye bağlılığı ise, koyu ve açık renk tonlarının kullanımıyla ilgilidir. Chiaroscuro tarzında modle ediş, ressamlarca öteden beri bilindiği halde salt renk kullanımı yoluyla modle etmek 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. İlk önce Fransız ressamı Paul Cézanne'ın bu çabası, nesneleri küre, silindir, küp, piramit vb. gibi, temel geometrik öğelere indirgeyerek çağdaş resmin temellerinden birini hazırlayışına paraleldir. Cézanne'ın bu amaca uygun herhangi bir natürmortu bu temel geometrik yaklaşım konusunda bilgi verir.

Perspektifte Ölçüm

                Gerçekte, perspektifte gerçek anlamda bir ölçüm olamaz. Örneğin, göz ve resim düzlemi ile nesnenin birbirine ilişkin konumları verilmedikçe böyle bir ölçüm yapmak olası değildir. Bu sorun şekilde iki boyutlu olarak gösterilmektedir. Burada "E" göz'ü, "AB" nesneyi, "EB" ve "EA" ışık ışınlarını; "Ab" ise, "AB"nin, yani nesnenin  perspektif büyüklüğüdür. Kuşkusuz, Brunelleschi tarafından keşfedilen "resim düzlemi" teorisi olmasaydı böyle bir ölçüm yapmak mümkün olmayacaktı. Ancak yine de, bazı Pompei resimleri ve Giotto'nun yaptığı bazı çalışmalarda buna benzer kusursuz kısa görünüm örnekleri vardır.
Perspektifte başlıca iki ölçüm yöntemi bulunmaktadır. Birincisi, Brunelleschi ve Alberti'nin "ışık ışını ve kesit" sistemi, ikincisiyse, Etienne Migon tarafından 1643'te Paris'te hazırlanan "La Perspective Speculative et Pratique du Sieur Aleaume" adlı kitapta açıklanan perspektif ölçüm yöntemidir. Etienne Migon ve Aleaume profesyonel matematikçiydiler. Buldukları sistem ise çok yararlı ve modern bir geometrik öğe olan "ölçüm noktaları"ydı. Bu sistemde uzaklık noktası perspektif dörtgenlerin ölçüm noktalarıydı. Bütün modern perspektif çizimlerin  dayanağı budur.

Brunelleschi ve Alberti'nin Perspektif Konstriksüyonları:

Floransalı mimar Filippo Di Ser Brunelleschi/Brunellesco (1347-1446), bilimsel perspektif çizimin bulucusu ve ilk uygulayıcı ustası olarak bilinir. 1420 yılından sonra yaptığı binalarla ilgili çizimlere ait günümüze ulaşan ayrıntılı bilgiler bulunmamakla birlikte Vasari'nin Brunelleschi'nin yaşamı hakkında yazdığı yazılardan onun, üstten ve yandan görünüşleri verilen bir binanın  perspektif görünüşün çizimini ilk kez gerçekleştiren bir sanatçı olduğunu anlıyoruz. Brunelleschi, bu yöntemle St. Giovanni Signoria kiliselerinde vaftiz ayini için ayrılan bölümlerdeki iki önemli panoyu gerçekleştirdiğini ileri sürmektedir. Işık ışınlarının düz çizgilerle hareket ettiği düşüncesine dayalı olan bu sistemde önce plan ve yandan (yada önden) görünüşün kaçış noktaları belirlenmekte ve bu noktalarla plan ve yandan görünüş üzerindeki belli noktaların "c"  ekseniyle kesiştiği noktalardan dikey ve yatay paraleller çizilmek suretiyle perspektif görünüm elde edilmektedir. Brunelleschi'nin bu mekanik ilkeleri, Albrecht Dürer'in ağaç gravürlerine de konu olmuştur. Sanatçının "Ut (lute) resmi çizen usta", 1525 adlı ağaç baskısı aşağı yukarı bu çizim yönteminin nasıl uygulandığı konusunda bir fikir vermektedir.
Bu resimde, sanatçılardan bir tanesi, ip gererek resmi yapılan enstrümanın belli bir noktasını gösterirken, diğeri, bu ipin (ışık ışınının) resim düzlemini deldiği noktayı işaretlemekte ve tespit edilen noktaları teker teker -resim düzleminin bir kenarındaki menteşeli kapak üzerindeki kağıda, yani gerçek resim düzlemine- kaydetmektedir.Eğer modelin üstten ve yandan görünüşleri üst üste yani aynı noktalar aynı düşey doğrultuda olacak bir biçimde resim düzlemine kaydedilirse, bu noktaları dikey ve yatay doğrultuda nakletmek ve perspektif izdüşümleri tespit ederek istenilen üç boyutlu nesnenin perspektif resmi kolayca çizilebilir. Plan ve önden görünüş çizimlerinin perspektif resme uyarlanması -özellikle iç mekanda yer alan yer karolarının perspektifinde-  sanatçılara büyük kolaylıklar sağlanmıştır. Rönesans ressamlarından Ucello ve Piero Della Francesca (Bunlardan ikincisi, aynı yöntemi baş çizimlerinde de uygulamıştır) gibi sanatçıların yapıtlarında bu yöntemle çizilen perspektif görünümler bulunmaktadır.
                Brunelleschi'den kısa bir süre sonra onun meslektaşı Alberti, ressamların kullanabileceği perspektif yöntemleri içeren "Resim üzerine" konulu eserini yazdı(1436). Önce Latin'ce ve daha sonra İtalyanca basılan bu eser, özellikle Brunelleschi ve o dönemin "avant-garde" sanatçılarına ithaf edilmişti. Bilimsel perspektifle ilgili olarak bilinen ilk eser budur.
Alberti'nin yöntemi, kaçış noktasının kullanımını da içeriyordu. Onun öngördüğü teknikte sanatçı resme başlamadan önce kompozisyonunda bir mekan oluşturan yer karoları görünümünü çizip istediği figür yada nesneyi ondan sonra bu mekan içine yerleştirmeliydi. Derinlik boyutunda yer alan karelerin biçimini belirlemek için önce, karelerin yan kesiti olan eşit aralıktaki noktaları  "E" ile birleştirmekte ve daha sonra bu çizgilerin, resmin yan kenarını kestiği noktalardan paraleller çizmekteydi. Gelişigüzel alınan bir kaçış noktası ile resmin alt kenarı arasındaki uzaklık matematiksel bir oran dahilinde, giderek daralan aralıklardaki paralel çizgilerle çizilmesine karşın, elde edilen kare perspektifleri gerçeği olduğu gibi yansıtmıyordu. Daha sonra yapılan çizimlerin doğruluğunu kontrol etmek için karelerin diyagonalleri birleştirildi. Eğer karelerin diya-gonalleriyle elde edilen çizgi düz bir çizgi değil de belli bir kavis oluşturacak bir biçimde kesik kesikse elde edilen resim "bilimsel" sayılmamalıydı.
  


GÖRSEL TASARIM ÖĞELERİ PERSPEKTİF KONUSUNDA UYGULAMA ÇALIŞMASI

KAYNAKÇA

  1. AYKUT, Mazhar, SOYLU RESİM YOLLARI,  Ankara Sanat Dergisi Yayınları, Mars Matbaası, Ankara, Ocak-1978.
  2. BİGALI, Şeref, RESİM SANATI,  2. Baskı, Şafak Matbaası, Ankara-1984.
  3. Doç. Dr. GENÇ, Adem - Yrd Doç. Dr. SİPAHİOĞLU, Ahmet,  GÖRSEL ALGILAMA "SANATTA YARATICI SÜREÇ", Bilgi Dizisi, 4. Sergi Yayınları, Anadolu Matbaacılık, İzmir-1990.
  4. TANSUĞ, Sezer, RESİM SANATI TARİHİ,  3. Baskı, Remzi Kitapevi, İstanbul, Ağustos-1995.
  5. TURANİ, Adnan, SANAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ, 6. Basım, Remzi Kitapevi, İstanbul, Aralık-1995.
Yazılar arasındaki resimler sonradan eklenmiştir...

[1] TURANİ, Adnan, SANAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ, 6.Basım, Remzi Kitapevi, İstanbul-1995. s. 150-155.

[2]  TANSUĞ, Sezer, RESİM SANATININ TARİHİ, Remzi Kitapevi,  3. Basım, İstanbul-1995, s. 9-11


Yorumlar