Paganizm |
Putlara tapınan dine denir. Putperestlik karşılığıdır. |
Pagod |
Hintçe bir kelime olup Avrupa’ya Portekizceden geçmiştir. Hint mabetlerine denir. Stupa ile aynı anlamı taşır. Pagodların birbiri üzerine konulmuş her katının ayrı bir saçağı vardır. Bazılarının üzerinde çatı da bulunur. Hindistan. Çin ve Uzak Doğu ülkelerinde görülür. Pagodlar ve ştuplar Asya mimarisinin Barok örnekleridir. |
Pah |
Birbirine dikey olan iki yüzeyin birleştiği bir duvar köşesini 45°. lik bir açı ile keskinliğini kaybettirme işi. Duvarcılıkta ve marangozlukta kullanılan sözcükdür. Buna marangozlukta köşe sivriliklerini şey olarak rendeleyerek yuvarlaştırma denir. |
Pahlı sütun |
Aşağı doğru bol köşeli yüzeyli sütunlara denir. |
Paleolitik Çağ |
(Eski Taş Çağı). |
Palestra |
Yunanistan’da atletizm için kurulmuş idman yerleri idi. Etrafı sütunlu avluları, soyunma yerleri ve istirahat odaları bulunmaktaydı. Palestraların bize kalanları Hellenistik devirden olanlardır. |
Palet |
Ressamların üzerinde boyalarını karıştırdıkları tahta plak, |
Palma |
Hurma dalı biçimindeki bir zafer sembolüdür. Palma sağlam ve dayanıklı, bir ağaç olması yüzünden müsabakalarda kazananlara başarı sembolü olarak verilirdi. Böylece palma bir zafer sembolü olmuştur. |
Palmet |
Palmiye biçiminde bir nebat bezeme motifidir. Yaprakları simetrik olarak düzenlenmiş p. motifi Mısır ve Mezopotamyalılar ile Yunanlılar tarafından kullanılmıştır. Mısırlılar p. biçiminde sütunbar da yapmışlardır. P. Roman mimarisinde de kullanılmıştır. |
Pancur |
Bir evin pencerelerinden içeriye ışık ve yaz sıcağı girmesine engel olmak için konulan kanatlı, fakat içeri ye hava ,‘irmesine engel olmayan bir çeşit kepenktir. |
Pandantif |
Kubbeli inşaatta kemerler üzerine oturtulmuş kubbe ile kemerlerin arasını kapatan üçgen biçimindeki kubbe parçalarından her biri. |
Pano |
Etrafı çerçeveli düz yüzeyler olup mimaride silmelerle sınırlıdır. Resimde de üzerine boya resim yapmak için hazırlanan düz tahta plaklara denir. Duvar resmi anlamına da gelir. |
Panorama |
Bir noktadan bütün çevrenin görünüşünü gösteren manzara resimlerine denir. Panorama resmini göstermek için silindir biçiminde binalar yapılmıştır ki, bunlara panorama binaları denir. |
Panoramik |
Bir noktadan bütün çevreyi içine alan görünüşlere denir. |
Panteon |
Romada kubbe çapı 39,5 m. olan Antik çağda yapılmış dünyanın en büyük kubbeli inşaatıdır. Roma krallarından Hadrian tarafından M.S. 115-125 yıllarında Suriyeli bir mimara yaptırılmış bir tapınaktır. Yüksekliği 43 m. dir. Işık. kubbenin ortasındaki 9 m. çapındaki yuvarlak bir delikten girmektedir. Paris’te büyük adamların içine gömüldükleri bir Panteon daha vardır. |
Papirus sütunu |
Mısırlıların Orta ve Yeni İmparatorluk çağında kullandıkları başlığı papirus yaprağından esinlenen bir sütun biçimi. |
Paradies |
(atrium). |
Parçalama |
Sanatçının model olarak ele aldığı nesnenin görünüşünü yorum amacı ile değiştirmesidir. Böylece nesne sanat eseri haline gelir. |
Partenon |
Yunan tanrısı Athena Parthenos adına inşa edilmiş Akropoldeki bir tapınaktır. Dorik düzende, iç kısmı- üç nefli bir esas kısım ile bir küçük odadan ibarettir. Etraf, çift sıra sütunludur. P., mimar İktinos tarafından planlanmış ve Fidyas ta rafından da inşaatına nezaret edilmiştir. |
Pastel-resim |
Kuru boya tekniğidir. Süzgeçten geçirilmiş yulaf lapası pastel boya tozlorının yapıştırıcı kuvveti olarak en iyi malzemedir. Jelatin, yapıştırıcı olarak kullanılacaksa suya oranla % 3, ara zamkı kullanılacaksa % 2 oranında alınır. Kitre ise 3 gr. bir litre su için yeterlidir. Su ile karışan boyalar, pastel imali için kullanılır. İlkkez 15. y.y. da kullanılmıştır. Bu tarihlerde pastel yalnız desenlerin renk kullanılmıştır ve pastel, desen anlayışındadır. 16., 17. y.y.’da İtalya, Almanya, Fransa’da gittikçe yayıldı. 18. yy.’da pastel bir çeşit boya resim anlayışı kazanmağa başladı. Maurice Quentin de Latour bu yeni çalışma alanında ün- kazandı. Fransız klâsisizmi zamanında pastel itibarını kaybetti. İlk kez 1870 yıllarında Degas ve Almanya’da Lenbach ile pastel yeniden önem kazandı. Pastel bugünün resminde değerini korumaktadır. |
Patates baskı |
(yüksek baskı). |
Payanda |
Bir duvarı tutmak ya da takviye etmek için tazyiki karşılamak üzere kullanılan destek. Payanda, belli bir noktada du¬var genişletilerek meydana gelir ve duvar yüzünde bir çıkıntı oluşturur. Türkçe'de, ikisi de Fransızca olan contrefort ve pilastre sözcükleri kullanılmaktadır. YEM |
Paysage |
(manzara resmi). |
Peplos |
Eski Yunanlılarda kadınların omuzlarına bir kopça ile tutturdukları kumaş elbise. |
Perdah |
Bir maden levhayı ya da duvarı iyice düzlemek. Perdah zımpara mala vb. ile olur. |
Performans |
Bir oyun, konser veya başka bir eğlence biçimini sahneleme veya sunma eylemidir. Aynı zamanda bir eylemi, görevi veya işlevi gerçekleştirme veya gerçekleştirme eylemi veya süreci olarak da tanımlanır.-Wiki |
Pergola |
Asma ya da sarmaşık sardırılan tahta, taş sütun ya da direkler üzerine kurulan çardak. Modern evlerin teraslarında yapılan ahşap çardağa benzeyen inşaat. Bizde çardak karşılığıdır. |
Peridrom |
Yunan tapınaklarının etrafında, sütunlarla çevrili, altında gezinilen kısım. |
Peripter |
Eski Yunanda etrafında bir sıra sütunu bulunan tapınaklara denir. |
Perisitilum peristil |
Yunan evlerinin etrafı sütunlarla çevrili bahçe gibi düzenlenmiş avlusu. Bu biçim p., Romalılar tarafından aynen alınmıştır. 2— Bir yapının ön yüzünde sütunlu giriş. |
Perspektif manazır |
Oylumun ve onun içindeki eşyaların ve nesnelerin ayni görüş noktasına göre, bir yüzey üzerine, gerçek görüntüsüne göre tesbiti ve resmedilmesine denir. Bir camı bir oyluma tutup bunun üzerine bütün eşyanın ve oylum görüntüsünü çizersek her eşya yakın ve uzaklıklarına göre büyür ve küçülür. Böylece p.’e uygun bir resim meydana gelir. Bu görünüşe göre, oylumun, eşyaların tesbitine p. denir. Resimde çizgi perspektifi, renk perspektifi gibi deyimler de vardır. P.’de “bakış noktası”, “kaçış noktası”, “ufuk haltı” gibi görünen şeyin matamatik olarak p. çizimi 15 y.y.’da Floransalı mimar Brunellechi tarafından bulunmuştur. Bu bilimsel p.’e göre ilk resim Masaccio 1425’de yaptığı fresklerde uygulanmıştır. Bilimsel P. yanında Japonların “hava P.” inde eşyalar yukarıdan aşağı belli bir bakış noktası dikkate alınarak yapılır |
Pervaz |
Kapı ve pencerelerde silmeli kenarlık |
Petek ( minare) |
|
Pieta |
İsa’nın cansız bedenini tutan Meryem Ana imajı |
Piktografi |
İlk insanların resimle ifade ettikleri yazılar. Yani bir şeyi resimle göstermek suretiyle yazılan resim şeklindeki yazı. |
Pilastr |
Gömme sütun. Duvar giyiminde dekoratif bir etkisi olup, taşıma gücü olmayan, duvara yapışık biçimde gösterilen sütunlar Antik Çağ, Rönesans ve Klasisist devirde kullanılmıştır. |
Pilpaye |
( filayağı). |
Pinakothek |
Resim koleksiyonu anlamındaki bir kelimeden alınmıştır. Sonradan resim müzelerine denilmiştir. Atinada Akropolis’de bir pinakothek vardı. Münchner Pinakothek gibi. |
Pitoresk resim |
Doğa parçalarının katı bir biçimde anlatılmamış çolak ve artistik -bir heyecanla yapılmış olan resimlerine denir. Yani boyanın kendi güzelliğinin görünüşüne önem vererek yapılmış resim. İlk kez l9. y.y.da pitoresk resmine gereksinme duyulmuştur |
Plakat |
boya Bugünkü boya endüstrisinde içinde plastik tutkal bulunan kapatıcı afiş boyalarına denir. |
Plion |
Kapı Kulesi. İki tarafı kuleli, büyük, anıtsal kapılara denir. Mısır mabetlerinden bazılarında plionlar görüyoruz. Karnak Tapınağındaki gibi. |
Plastik |
Bir cismin yoğrulabilir bir madde ile örneğini yapma. Heykel ifl her nevi. Genel olarak üç buutlu anlatım. üç buutlu eser. |
Plastik boya |
— plastik tut kallarla yapılmış boyalar olup daha çok dekorasyon işlerinde kullanılış. |
Plastik sanatlar |
Resim, heykel ve mimari sanatlarına denir. Üç buutlu anlatımı olan sanatların ismidir. |
Plastilin |
üst baş ve eli kirletmeden heykel çalışmalarında kullanılan bir madde olan plastilin: 13 kısım süzülmüş kil ya da kaolin, 31 kısım balmumu, 5 kısım çinko üstübeci, 28 kısım kükürt, 14 kısım zeytinyağı birbirleriyle eritilerek ve içine bir miktar suda eriyen toz boya konularak elde edilir. |
Platform |
Tabandan yüksekçe yapılmış düzlem. set. |
Platöresk |
Mimaride, kuyumculuk işlerindeki biçim ve süsleri andıran ve bilhassa İspanyol Rönesans’ını karakterlendiren üsluba denir. |
Podlum |
Roma amfiteatrlarında ortadaki oren kısmını basamaklı oturma yerlerinden ayıran alçak duvar. 2— Odanın bir kısmına yapılan yüksekçe döşeme 3— Amfiateatrlarda imparatorların oturmalarına mahsus yüksekçe yer, set. |
Polikromi |
Çok renklilik demektir. |
Pompadur üslübu |
Fransada 15. Louis (Lui) zomanmdaki Rokoko üslubuna denir. (Rokoko). |
Pop Art |
II. Dünya Savaşı sonrası Batı sanat ortamına "Soyut Dışavurumculuk" akımının egemen olduğu bilinmektedir. O yıllarda galeri duvarlarını dolduran, içgüdüsel hareketlerle oluşmuş boya akıtmaları ve hızla çizilmiş imgelerle yüklü soyut dışavurumcu yapıtlar, akımın ustalarınca bilinçaltını ortaya çıkaran ve özgürleştiren örnekler olarak tanıtılmıştır. Oysa soyut dışavurumcu yapıtlar bu özelliklerinin yanı sıra, resim yüzeyinin odaksızlaşması, perspektifsiz bir mekan, biçimler ile arka planın bütünleşmesi gibi asıl resimsel sorunlara çözüm getiren olanaklar da sunmaktaydılar. Varoluşçu bir düşünceyi benimsemiş olan dışavurumcu sanatçı, hareketle (jestle), kullandığı malzemeyle, özel fırça vuruşlarıyla, inandığı düşünceyi, dolayısıyla kendini kanıtlıyor, ama kendi özel dünyasına dalması sonucu dış dünya ile olan ilişkisi kopuyordu. Bu dönemlerde İngiltere ve ABD'de çok sayıda genç sanatçının, savaş sonrasının düş kırıklıkları olarak niteledikleri bu tutumu benimsememeleri dikkat çekicidir. Böylesi bir lirik soyutlama hegemonyasına baş kaldıran gençlerin isyanı 1950'li yıllarda filizlenmiş, 1961-1962'de de Pop Sanat adıyla yeni bir akım olarak sanat dünyasına girmiştir. 1950'den sonra Londra sanat okullarında yeni bir akım dikkat çekmeye başlar. İnsanın özel durumlarıyla ilgili konuları, dış dünya bağlamında yorumlayan Francis Bacon'un yapıtlarının genç sanatçıları etkilediği görülmektedir. Sanatta günlük yaşama yeniden dönüş isteğinin bu sanatçıları çok yakından ilgilendirdiği izlenmektedir. TV, reklam, çizgi film, sinema v.b. iletişim araçlarının çağdaş gerçekliğinin bilincine varan genç ressamlar, eğer istedikleri gerçekten yaşamın içine dalmaksa, ifade aracı olarak kitle iletişiminde kullanılan klişeleri ve imgeleri kullanmaları gerektiğine karar vermişlerdir. 1952-1953 yıllarına doğru Çağdaş Sanatlar Enstitüsü'nde bu eğilim etkin bir biçimde gelişmiştir. Lawrence Alloway, Reyner Banham, Frank Cordell, John Mc Hale, Richard Hamilton, Tony del Renzio, Peter ve Alison Smithson ve Eduardo Paolozzi gibi sanatçılardan oluşan "Bağımsız Grup"un (Independent Group) yeni düşünceleri yaymayı amaç edindiği izlenir. Amerikan Pop Sanatı, İngiliz Pop Sanatı'ndan daha az duygusal olması nedeniyle ayrılır. Amerikan Popu, popüler kültürün (halk kültürünün) imgelerini tarafsız olarak ele alır ve tabloyu her türlü kişisellikten arındırmaya özen göstererek, bunları örnek aldığı modellerin anonim niteliğine daha da yakınlaştırmaya çalışır. Amerika'daki Pop Sanat İngiltere'de olduğu gibi bir grup sanatçının ortak düşüncesinden kaynaklanmamış ama bağımsız çalışan sanatçıların deneysel arayışlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Andy Warhol, Roy Lichtenstein, James Rosenquist, Tom Wesselmann ve Claes Oldenburg akımın başlıca temsilcileridir. Warhol sanatsal yaratı ile maddesel üretimi birbirinden ayırmış olur ki, onun bu tavrı kavramsal sanat düşüncesinin habercisi olarak değerlendirilebilir. Tablolarında kullandığı imge dizilerine gösterdiği ilgi giderek Warhol'u sinemaya yakınlaştırmış, ve sinema alanında "underground" bir dünyayı, çizgi dışı bir Amerikan yaşamını yansıtmıştır. Tüm yapıtları birlikte değerlendirilecek olursa, Andy Warhol'un "Pop" deyiminin tüm anlamlarını içeren karmaşık bir yaratma yolu izlediği açıkça görülmektedir. Gerçek bir toplumsal olay olan Pop Sanat, doğrudan yaşamın kendisine değil, tüketim dünyasının gerçeklerini yansıtan bir dizi göstergeye ilişkindir. Pop yapıtlarda bu tüketim dünyası ve onun yapay, geçici varsıllığı eleştirisiz, olduğu gibi kabullenilmiştir. Tüketim dünyası olduğu gibi gözler önüne serilir ama bu dünyanın geçersizliğini ya da bozukluğunu anlatmayı kimse üstlenmez. Akım içerdiği bu tarafsızlık nedeniyle uzun süreli bir hareket oluşturamamış, birçok sanatçı bu konuda bir kez gözlemlerini yansıttıktan sonra farklı ve daha kişisel yollara yönelmişlerdir.
1960 Sonrası Sanat, Semra Germaner, Kabalcı Yayınevi,1997 |
Porfir |
Somaki mermer. |
Porselen |
(keramik) |
Portal |
Önemli binaların cephelerinde yer alan yapının mimari üslübunu temsil eden anıtsal giriş kapılarına denir. Taçkapı da denir. Portaller bina cephesinin en dikkati çeken mimari unsurudur. |
Portik ya da portikus |
Batı dünyasında anıtsal büyük yapıların önlerine Yunan ve Roma tapınaklarına olan hayranlıkla ayak ya da sütunlar üzerine oturtulmuş giriş yapısı. Yalnız başına olan p.’ler de vardır ve meydanlara yapılmıştır, |
Portre |
Belli bir kişinin’hey kel malzemesi, boya, grafik ya da desen ile yapılan resmi olup o kimsenin karakterini ve ifadesini tamamen veren resimlere denir. Portre yalnız baş, göğüs, dize kadar, olduğu gibi ayrıca boy ve aile portreleri olarak çeşitli ölçülerde işlenmiştir. Eski Mısırda bir gerçekçi portre sanatı vardı. Portrede Yunan idealizme, Roma natüralist bir anlayışa önem veriyordu. İlk kez Rönesans öncesi ve Rönesans’ta portre sanatı gelişmeğe başlamış, Rönesans ve Barokta dikkate değer portreciler yetişmişti. Bizde portreye Os. şebih denirdi. Sonradan tasvir denilmiştir. |
Post Modernizm |
Modernizmin
sonrası ve ötesi anlamında bir tanımlama olarak
kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve
perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla
birlikte yürütülmektedir.[1] 20. Yüzyılın
ortalarında ortaya çıkan postmodernizm; mimari, felsefe, edebiyat, resim gibi
alanlarda kendini göstermiştir.[2] |
Post Empressyonizm |
Ard İzlenimci olarak adlandırılan ressamlar aslında bir grup oluşturmazlar. Terim ilk kez, kendisi de bu kümeye dahil edilen Roger Fry tarafından, 1910 yılında Grafton Galeri’de açılan sergiye verilen “Manet ve Post Emprosyanistler” başlığında kullanılmıştır. İzlenimci gelenekle ilişkili olan bu ressamların en tanınmışları, Cézanne, Van Gogh, Gauguin’ dir. İzlenimciliğin etkisini paylaşan ve bu akımın kesin nesnelliğine mesafeli duran ve daha anlamlı bir yere varmak isteyen sanatçılar, yirminci yüzyıl sanatı için hem kuramsal düzeyde, hem de uygulamada birçok başlangıç noktaları sağladılar. Her birinin farklı öyküsü olan bu ressamları tanıtmayı, kendi sayfalarına erteliyoruz. Onların, Gombrich’den yaptığımız alıntılarla bazı görüşlerine değinerek, yaklaşımları konusunda genel bir fikir vermekle yetiniyoruz.
|
Poşat |
Not alma anlamında ve çabuk olarak birkaç fırça darbesi ile yapılması istenilen resimlere denir. (taslak). |
Pota |
Madeni döküm için, içinde mad eritilen pişirilmiş toprak kap. |
Pre-Raffaelitler |
1848 de Rosetti Hunt ve Millais tarafından kurulan İngiliz sanatçılar birliğinin mensupları. Bu birlik, adını, John Ruskin’in 1851 de yayımladığı “Pre-Raphaelisme” adlı kitabından almıştır. P re-Raffaelitler ülkülerini 15. y.y.’ın Botticelli. Mantagna vb. gibi ressamlarının, insana kazandırdığı vicdanlılığı ve dürüstlüğü benimsemişler ve bu amaçlarını dini, ruhsal bir resimde yansıtmışlardı. Endüstriyi insan vicdanının oluşmasında tehlikeli görüyorlar ve Ruskin ile Morris’in düşüncelerini paylaşıyorlardı. İngilizlerin “New-Art’’ (art nouveau) akımı, Pre-Raffaelitler’in yarattığı bu zemin üzerinde 19. y.y. sonunda doğma olanağı bulacaktı. |
Primitifler |
(İtalya’daki 13. 14. ve kısmen 15. y.y. ressamlarına denir. |
Primitif sanat |
( İlk(s)el sanat). |
Prizma renkleri |
Gök kuşağı renkleri alan kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert, mor. Empressiyonizm ile ilk olarak resim sanatında açık hava resmine girilmiştir. |
Profil |
Portre sanatında bir insanın tam yandan resmi. 2— Binanın dik olarak bir yüzey ile kesilme sinden meydana gelen kesiti. |
Pronaos |
Eski Yunanlılarda mabedin önünde sütunlu revaklı olan kısım. Pronaosun üst kısmı örtülü olup alınlığı üçgen biçimindedir. |
Proporsiyon |
Nispet, oran. Parçaların birbirine olan oranları. |
Prostil |
Yunancada önü sütunlu ve revaklı olan tapınaklara y da yapılara denir. |
Protodorik sütun |
Eski Mısır sanatında kullanılmış yivli bir sütun olup Yunanlıların Dorik sistemine benzediğinden bu ad yanlış olarak verilmiştir. |
Prototip |
Ele model olarak alınan esas orijinal. |
Putrel |
Demirden olan kirişe denir. |
Putto |
Çıplak küçük çocuklar olup kanatlı ya da kanatsız olarak İtalyan Erken Rönesansının bir buluşu olarak çocuk meleklerin bir karşıtıdır. Puttolar için Antikitenin Amorette’leri örnek alınmıştır. Ancak Puttolar dünyevi bir varlık tasavvur edilmişlerdir ve Rokoko’da çok kullanılmışlardır, Barok resim ve heykel sanatının önemli bir unsuru olmuşlardır. |
Yorumlar
Yorum Gönder