SANAT TERİMLERİ - N

 

Nabiler

(Nabi: İbranice navi ve Arapça nebi: “peygamber, “haberci”)

Yeni-izlenimcik akımından sonra ve fovizmin ortaya çıkmasından birkaç yıl önce 1890 ile 1900 yılları arasında etkinlik gösteren ressamlar topluluğu.

Nabi’ler topluluğu kuramcı Maurice Denis’nin (1870-1943) çevresinde, bir araya gelen Emile Bernard (1868-1941), Paul Sérousier (1865-1927), Vuillard (1868-1940), Bonnard, Ranson (1864-1909), Felix Vallotton (1865-1925), vb. sanatçılardan oluşmuştur.
Kopma ve geriye dönüş

Tarihsel açıdan nabilik Gauguin’den ve Pont-Aven okulundan önce kuruldu. 1888’de Gauguin, ikinci kez Bretagne’a gittiği sırada, Sérusier için Tılsım ‘ı yapmıştı ( Resmi Gauguin’in yönlendirmesiyle Sérusier yapmıştır. İlk nabi yanıt olarak tanınır); Maurice Denis de 1890’da ünlü formülünü buradan çıkardı.

Bir tablonun bir savaş atı, çıplak bir kadın ya da küçük bir öykü olmaktan önce, temelde belli bir düzene göre boyalarla kaplanmış düz bir yüzey olduğu anımsanmalıdır...”

Bu kuramın uygulanması izlenimcilikle bağların koparılmasını ve resmin bir çeşit arınmaya ve Puvis de Chavannes’da olduğu gibi alegori tarza doğru bir dönüş yapmayı gerekli kılıyordu; ayrıca, Cézanne’a özgü konstrüktivizme, Gauguin’e özgü katıksız renklere ve “iki boyutlu düşünüş” biçimine yönelmeyi de belirliyordu; dekoratif ve gerçekdışı eğilimin vurgulanması da Nabilerle simgeci ressamlar arasındaki tinsel yakınlığı da kanıtlıyordu. Ama bu ressamları, işledikleri temaları ve esinlerini iyi anlayabilmek için bunları yaşadıkları dönemin ortamına yerleştirmek ve sanatında bir yenilik yapmaya yönelten bütün eğilimleri göz önünde bulundurmak gerekir.

Bütün Sanat Biçimleri

Nabilerde çağdaş bir gerçeklik kaygısı göze çarpar; yaşadıkları dönemin modelleri, gösterileri yapıtlarına yansımış, yüzyıla özgü ince bir beğeni anlayışı, çiçek biçimlerinde ve modern style çerçevesi içindeki Japon etkisinin ağır bastığı ürünlerde kendini göstermiştir; ama bütün bu modernliğe biraz da acılık, burukluk, başkaldırı ve iğneli sert bir gerçekçilik karışmıştır.

Uygulamalı sanatların gerçek bir yeniden doğuş dönemi yaşadığı sırada, Nabiler, her türlü dekorasyon biçimini denediler; tiyatro programları ve dekorları yaptılar (Paul Port Sanat Tiyatrosu, vb.). Çağdaşları olan Toulouse-Lautrec ile birlikte, afişi gerçek bir sanat düzeyine yükselttiler; Bonnard ve Vallotton,yüzyılın sonunda başlıca afiş ustaları arasına katıldılar. Nabiler özellikle ev içi (enteriyör) dekorlarıyla ilgilendiler; Vuillard 1894’te Alexandre Natanson’un sola manje’si için dokuz dekorasyon çalışması yaptı; 1896’da doktor Vaquez’ nin salonunu, 1897’de romancı Claude Anet’nin, 1899’da Adam Natanson’un salonlarının dekorasyonunu gerçekleştirdi. Maurice Denis, müzikçi Ernest Chausson’un, Bing, Denys Cochin, vb’nin enteriyörleri için duvar resimleri gerçekleştirdi. Öte yandan, Ranson daha çok duvar halılarına yöneldi. Vitray sanatıyla da ilgilenen Nabiler, A.B.D’li vitray ressamı Tiffany için kartonlar hazırladılar. Bununla birlikte, bu kadar yetenekli olan söz konusu sanatçılar için nabicilik gelip geçici bir “an”, gençliklerinde yaşadıkları heyecanlı bir evre olarak kaldı. Aralarından yalnızca Denis, yaş sonuna kadar başlangıçtaki ilkeye sadık kaldı.
 Gelişim Hachette

Pierre Bonard(1867-1947), tuvalin üstünde, sanki tuval bir gergefmiş gibi kıvıl kıvıl oynayan ışık ve renk duygusunu vermek için, Art Nouveau’nun araçlarını özel bir duyarlılık ve ustalıkla kullandı. Kurulu bir sofrayı betimleyen tablosu, perspektifi ve derinliği onun nasıl vurgulamaktan kaçındığını gösteriyor; çünkü böyle bir vurgulama, renkli kompozisyonun araya gitmesine yol açabilirdi. 

 

Sanatın Öyküsü-Gombrich

Naif Sanat 

Eğitim görmemiş sanatçıların kabul edilen estetik kuralların dışında biçimler yaratarak ortaya koydukları ürünler. Naif sanatçılar boş zamanlarında zevk için resim yapanlarla karıştırılmamalıdır. Naif sanatçı biçimsel kural ve teknikleri bilmemekle birlikte bir sanatçı tutkusuyla etkinlik gösterir.

Naif yapıtlar çoğunlukla aşırı ayrıntılar içerir. Bu tür yapıtlarda genellikle ustaca karıştırılmış renkler ve tonlar yerine parlak ve doygun renkler kullanılır. Ayrıca naif yapıtlarda perspektif kurallarına pek uyulmadığı için figürler sanki havada asılı kalmış ve yüzüyormuş gibi durur.

Naif sanatın en tanınmış örnekleri arasında Fransız ressam Henri Rousseau'nun çalışmaları vardır. Özellikle portreleri, orman sahneleri ve egzotik bitki resimleriyle ünlü olan Rousseau'nun çalışmaları, türünün pek çok örneğinde görüldüğü gibi, donmuş bir hareket ve derin, sakin bir mekân duygusunu içerir. Figürler ise ya cepheden ya da tam profilden gösterilir. Naif resimde figürün kısmen saklanması ya da arkadan betimlenmesi çok enderdir. Rousseau duygu yoğunluğunu ve tutkularını pek çok naif ressam ve heykelcinin yaptığı gibi figürleriyle, ayrıca çizgi ve renklerindeki kesinlikle yansıtır.

Naif sanatın beğenilmesi çok yeni bir olgudur. Yaşayan pek çok naif sanatçı yapıtlarının bu denli merakla toplanabileceğini hiçbir zaman düşünmemişti. 20. yüzyılın ortalarına gelindiğinde hemen her gelişmiş ülkede öne çıkmayı başarabilen naif sanatçıya rastlanır. Bazı naif sanatçılar kendilerini profesyonel bir sanatçı olarak görüp halk tarafından tanınmayı beklerken, öbürleri ticari sergilerden uzak kalıp aileleri ya da dinsel kurumlar için resim yapmayı yeğler. A.B.

Nakış

Eskiden bizde minyatür ve tezyini resimlere denirdi. Bugün yalnız kadınların elde işledikleri işlemelere denmektedir.

Nakkaş

Eskiden renkli resim, minyatür ve duvar tezyinatı yapan ressamlara denirdi. Bugün nakkaş tezyini işlemeler yapanlara denilmektedir. “nakkaş başı” da eskiden sarayın baş ressamlarına denirdi.

Naos

Yunan tapınaklarında sella (cella)nın bulunduğu yani tanrı heykelinin bulunduğu orta nef’e verilen isimdir. Naos Yun.’da tanrının evine denir.

Narteks 

aslı Yun.’dır. Bazillika tipi kiliselerde portalin iç kısmına gelen ve bütün ön cephe boyunca uzanan ve oradan da sahınlara gerilen büyün hol.

Natüralizm 

Güzel sanatlarda ışık-gölge, oranlar, renk değerleri ve karakteri, optik görünüş içinde aksettirme mesleğidir. Bu anlayışta bir eser, doğayı detayları ile içine alır. Naturalizmde doğaya mümkün olduğu kadar sadık kalınır. Naturalizmi realizm ile karıştırmamalıdır. Realizm yani gerçekçi anlayış ise bir şeyin gerçek karakterini göstermek için onun gerçek unsurlarını örtüp, göstermeyen detaylardan ayırarak ortaya çıkarma mesleğidir. İdealizm ise natüralizm ve realizmin aksine insanın bir ideale göre anlatım görüşüdür. Bir sanat eserinde bozan bütün bu görüşlerin az çok yanyana beraber olduğu da görülür. Hatta bazen bu görüşlerin birbirlerine çok yakın olduklarını da gözlemleyebiliriz. Naturalizm Barok ile gelişir. 19 y.y. peyzaj resmi natüralizmi çok kullanmıştır.

Natürmort 

Sözcüğü ilk kez 1800 tarihlerinde ortaya çıkan “natura morto”dan alınmıştır. Alm. Hollandalı sanat tarihçisi Houbraken tarafından ortaya atılan “stilleven” kelimesinden alınmıştır. Hareketsiz doğa anlamınadır. Fr.’sı ise ölü doğa anlamına gelir. Hareketsiz ve ölü şeylerin resmine denilmektedir. Ilk natürmortlar Pompei resimlerinde görülüyor. Ortaçağda natürmort yoktur. 16. y.y. başında natürmort müstakil olarak resimde yerini alıyor. Ancak Dürer (147 1—1528) desen ve suluboya olarak bazı natürmortlar yapmıştı. Sanat tarihinde ilk natürmort olarak Jacobo de Barbari’nin 1504 yaptığı bir ölü kuş resmi gösterilmektedir.  I7. y.y.’da natürmort bilhassa Hollanda ve Fransa’da görülmektedir. Natürmort böylece zamanımıza kadar önemini kaybetmemiş bir resim çeşidi olarak kalmıştır. 18. y.y. da Chardin en güzel natürmortları yapmıştır.

Necef taşı 

Küfe civarında Necef kentinde çıkarılan ve yüzük, tesbih santranç taşları yapılan kıymetli bir taştır.

Nef 

Bazilikalarda ve kiliselerde sütunlarla ayrılan her salon. Bunların ortasında ( “orta nef’ “orta gemi” ya da “orta sahın” yanlardakine yan n.’ ler denir.

Nefti

koyu, acı yeşil.

Neft yağı 

Çam ağacından çıkarılan bir sıvı olup boya sanayiinde ve resimde. yağlı boyaların inceltilmesinde ve fırçaların yıkanmasında kullanılır. N. içinde reçine ya da en iyisi sakız, 1:2 oranında eritilir ve içine bir miktar haşhaş yağı konıılarak resim için iyi bir inceltici yapılır.

Nekropol 

Yun. Ölü şehir anlamınadır. Antikitenin mezarlık(ar,ncı denir. Etrüsk sanat eserlerinin büyük bir kısmı bu n.’ terden çıkarılmıştır.

Neo Dada

Asla örgütlü bir hareket olmayan neo-Dada, 1950’lerin sonlarıyla 1960’larda, birçoğu New York’ta yaşayan ve çalışmalarıyla hararetli tartışmalar yaratan bir grup genç deneysel sanatçıya takılan çeşitli adlardan (yeni gerçekçiler, olgusal sanatçılar, polimateryalistler ve ortak hedef sanatçıları’nın yanı sıra) biriydi. O sıralarda sanatta formel saflık yönünde belli bir eğilim söz konusuydu ve bu en iyi Geç-Resimsel Soyutlamacıların eserlerinde örnekleniyordu. Bu eğilime bilinçle karşı çıkan neo-Dadacılar, humor, nükte ve eksantriklik arayışıyla malzemeleri ve ortamları birbirine karıştırmaya koyulmuşlardı. Neo-Dada bazen de 1950’ler ve 1960’larda ortaya çıkmış Harfçilik, Beat sanatı, Dehşet Sanatı, Nouveau Realisme ve Stüasyonist Enternasyonel gibi çeşitli yeni hareketleri ifade etmekte başvurulan bir genel terimdi.

Robert Rauschenberg (1925-) Jasper Johnes (1930-) Lary Rivers ( 1923-2002), John Chamberlain (1927-) Richard Stankiewicz (1922-1983) Lee Bonlecou (1931-), Jim Dine (1935-) ve Claes Oldenburg(1929-) gibi sanatçıların gözünde, sanat olmayan malzemeleri sahiplenerek, sıradan gerçekliğe kucak açarak ve popüler kültürü yücelterek genişleyecek ve kapsayıcı olacaktı. Bu doğrultuda, Soyut Ekspresyonistlerle birlikte anılan yabancılaşma ve bireyselciği, topluluğa ve çevreye ağırlık vererek sosyalleşen bir sanat lehine reddediyorlardı. Ortaya çıkan sonuç da deney yapmaya ve çapraz verimliliğe dayalı yeni bir estetikti.
Aynı dönemde, özellikle Amerika’da, Dada hareketiyle Marcel Duchamp’ın çalışmalarına duyulan ilgi de canlandı. Dada’nın “ne olsa gider” tutumu, asıl Dadacılar gibi yüksek sanat geleneklerini protesto ederken ortodoks olmayan malzemelere başvuran sanatçılarca kesin olarak benimsendi. Pablo Picasso’yla Kurt Schwitters’in kolâjları, Duchamp’ın hazıryapımları ve “Sürrealistlerin gündelik nesnelerin “muhteşemliği”ni ortak bir kamusal dile çevirme çabaları, onlar açısından en önemli esin kaynaklarıydı. Yeni sanatın fikirleri yeni eleştirel fikirlerle de uyum içindeydi. Jakson Pollack’ın çalışmaları sanatçı Allan Kaprow tarafından, saf soyutlamaya dönük olmaktan ziyade gündelik hayat dünyasına işaret etme zemininde yeniden yorumlanmıştı.
Aynı dönemin etkili isimleri arasında besteci John Cage, mucit Buckminster Fuller ve medya teorisyeni Marshall McLuhan bulunuyordu.
Neo-Dadacı eserlerin çoğu gibi Cage’in karma ortamları birlikte kullanması ve dansçı Merce Cunningham’la işbirliği halinde yaptığı çalışmalar da tesadüfi ve deneysel öğeleri öne çıkarıyor, toplumsal çevreyi vurguluyordu.
Neo-Dadacı eserlerin en önemlileri, Rivers’in Washington Crossing  the Delaware (1953),Rauschenberg’in 1954-1964 tarihli “kombineler”i, Johns’un 1961-1971 tarihli Map, ayrıca yine John’un bayrakları, hedefleri ve sayılarıydı. Rivers’in Emanuel Leutze’nin ünlü 19.yüzyıl tarihi resmini yeniden çalışması, ilk sergilendiğinde New York sanat dünyasında dudak bükülerek karşılanmıştı.
Onun soyut ekspresyonist tarz benzeri, moda görülmeyen tarih resmi ve figürasyonun “bulaştığı” kompozisyonlarıyla Rivers, hem geçmiş hem de o anki ustalara saygısız biri gözüyle değerlendiriliyordu. Bayrakların gerçeğe uygun kalitesi –bilinen nesnenin yepyeni bir gözle yorumu- insanların onun statüsünü sorgulamalarına yol açmıştı: Bu bir bayrak mıydı, resim mi? Keza, Rauschenberg’in yenilikleri de sanatın sınırlarını sorguluyor ve uzatıyordu. Rauschenberg, Johns ve Rivers çok farklı eserler yaratmalarına rağmen soyut ekspresyonist tarzı dönüştürmekte, geleneğe saygı göstermemekte ve Amerikan ikonografisini kullanmakta birleşiyorlardı. Bu üç sanatçının pop Sanat, Kavramsal Sanat, Minimalist Sanat ve Performans Sanatı gibi sonraki akımlar üzerindeki etkisi bir hayli fazla olacaktı.
 Larry Rivers ile Nouveau Realist sanatçı Jeon Tinguely’nin dokunaklı bir işbirliğiyle ortaya koydukları Turning Friendship of America and France (1961), pek çok açıdan Neo-Dada projenin tipik örneğidir. Yeryüzüne benzer şekilde dönüp duran bu çalışma, barış içinde bir arada yaşamanın olabilirliği ve istenilirliğini sergilemekte, her düzeydeki kültürel alışverişleri (sigara paketleri görüntüleriyle simgelenerek) yürütmekte ticaretin kullanılmasını vurgulamaktadır. Benzer şekilde, Johns’ın Fuller haritası bu yeni, birbiriyle bağlı sanat dünyasına ve sanat ile teknoloji arasındaki işbirliği anlayışına dair güçlü bir imge sunmaktadır.

Neo-Dada sanatçıları bütün heterojenliklerine rağmen derin izler bırakmışlardır. Görsel sözlükleri, teknikleri ve her şeyden önce seslerini duyurma kararlılıkları, Vietnam Savaşı’nı, ırkçılığı, cinsiyetçiliği ve hükümet politikalarını protesto eden sonraki sanatçılarca benimsenmiştir. Katılıma ve performansa verdikleri ağırlık da 1960’ların sonunun siyaseti ve Performans Sanatı’na damgasını vuran aktivizme yansımıştır. Neo-Dadacıların bir dünya topluluğuna ait olma anlayışları, kendilerinden sonraki dönemlerin oturma grevleri, savaş-karşıtı protestoları, çevre protestoları, öğrenci protestoları ve sivil haklar protestolarının habercisi olmuştur.

 

Modern Çağda Sanat, Amy Dempsey, Çeviri: Osman Akınhay, Akbank Yayınları

Neo Plastisizm

Mondrian’a Gombrich “Sanatın Öyküsü”nde “Deneysel Sanat” bölümünde yer vermiş.

“Biçimsel sorunlara karşı gittikçe büyüyen ilginin, Kandinsky'nin Almanya'da başlattığı "soyut sanat" alanındaki deneylerin yeni bir biçimde ele alınışına yol açması hemen hemen kaçınılmazdı. Bu kuramların İfadecilikten doğduğunu ve müzik gibi "salt ifade" olmayı amaçlayan bir tür resime yöneldiklerini görmüştük. 

Kübizmci ressamların yapı üzerine araştırmalarının etkisi altında, Paris'te, Rusya'da; peşinden de hemen Hollanda'da bazı ressamlar, resmin mimarî gibi bir kurgu olduğu öncülünden yola çıkarak, benzer deneylere giriştiler. 

Hollandalı Piet Mondrian (1872-1944) tablolarını, en basit öğelerle kurmak istiyordu: Doğrular ve salt renklerle Açık-seçiklik ve özdenetimin, doğa yasalarının nesnelliğini bir anlamda yansıtabileceği bir sanat özlüyordu. Çünkü Mondrian da Kandinsky ve Klee gibi bir gizemciydi. Resimlerinin, duyusal görüntünün hep değişen biçimlerinin ötesinde, şeylerin kalıcı gerçekliğini ortaya koymasını istiyordu. 

Bu görüşe ilişkin ne düşünürsek düşünelim, ama her şey "yerli yerinde" oluncaya dek biçimleri ve tonları uyuma vardırma gibi karmaşık bir soruna kendirii sonuna dek adayan bir sanatçının kafa yapısını düşlemlemek öyle zor bir şey değil. Belki bir Meryem tablosu karşısında, geçmişin bir sanatçısı, yalnızca iki kareden oluşan bir tablo karşısında modern bir sanatçı kadar tasa çekmemiştir. Çünkü Meryem'i yapan ressam ne elde etmek istediğini biliyordu, ona kılavuz olacak bir gelenek vardı, olanak içindeki seçmelerinin sayısı sınırlıydı. Modern ressam, o iki tanecik karesiyle daha az imrenilecek bir durumdadır. Bu kareleri tuval üzerinde oynatabilir; nerede ve ne zaman duracağını hiç bilmeden, sonsuz sayıda olanaklar deneyebilir. Onun ilgilerini paylaşmasak bile, salt bu nedenle, göğüslediği çabaları alaya almamız doğru değildir. 

Mondrian ve onun tarzını kendine çıkış yolu seçenler “Modern Sanatın Öyküsü”nde “izm” leri ile yer alıyorlar:Neo Plastisizm

Norbert Lyontan ile devam edelim.

“Geometrik biçimlerin dünyayı algılamada bir araç olarak kullanılmasını Malevich te görmüştük.

Onun ilk olgun ürünü, beyaz bir kare içine yerleştirilmiş ve onun yaklaşık yarı alanını örten siyah bir kareyi gösteren resmiydi. Bir imgeden çok bir işareti andıran bu kare, kesinlikle görünebilir herhangi bir nesnenin soyutlaması değildi. Bununla birlikte başka bazı resimlerini Aralık 1915 ile Ocak 1916 arasında St. Petersburg'da sergiledi. Sergideki en yalın ve en çarpıcı resim buydu. Malevich daha sonra yaptığı resimlerde kullandığı öğeleri ve renkleri artırdı ve ilk resmin durağan kesinliğinden uzaklaşarak, daha akıcı ve uzay duygusu daha belirgin bir resim. anlayışına yöneldi. Karşıt renkler ve değişik boyutta üst üste gelen öğeler, beyaz bir zemin üzerinde aydınlık ve sınırsız bir uzayda yüzüyormuş izlenimini verirler. 

Bu resimler de, Mondrian'ın `Neo-plasticist' yapıtları gibi, başlangıçta çerçevesiz olarak sergilenecekti. Mondrian'ın resimleri düz olarak duvara tutturulacak, Malevich'inkiler ise geleneksel biçimde asılacaktı. Mondrian resimlerindeki uzayla, duvardaki uzayın özdeş olduğunu, Malevich ise başka bir yerdeki sınırsız uzayı, o çevreyle ilşkisi olmayan kozmik bir uzayı yansıttığını belirtmek istiyordu. 

Mondrian 1920-1'de `Neo-Plasticisme' adını verdiği anlayışla yaptığı ve son derecede sınırlı olan resim dilini değiştirmeden, 1940'lara kadar sürdürdüğü yapıtlarının iki değişik öğesinden bir birleşim elde etti. Mondrian 1925'e kadar Doesburg ile birlikte 1917'de De Stijl (üslup) adıyla kurdukları ressam ve tasarımcılar birliğinin önde gelen üyelerinden biri oldu. 

Neo Pop

Neo-Pop, 1980’lerin sonlarında New York sanat sahnesinde ortaya çıkmış olan çeşitli sanatçıların özellikle de Ashley Bickerton (1959-), Jeff Koons (1955-) Alan McCollum (1944-) ve Heim Steinbach (1944-) çalışmalarına atfen kullanılır. Postmodernizmin çeşitli akımlarından biri olan neo-pop, Minimalizm ve Kavramsal Sanat’ın 1970’li yıllardaki egemenliğine bir tepkiydi. Çıkış noktası olarak 1960’ların Pop Sanat yöntemleri, malzemeleri ve imgelerine başvuran neo-pop bazen ironik ve nesnel üslubuyla kavramsal sanatın mirasçısı da sayılabilirdi.
Bu ikili mirasın göstergesi, Amerika’nın kendi kendini yetiştirmiş sanatçısı Richard Prince’in (1949-) medya tabanlı fotoğrafik çalışmaları, Jeny Holzer’in (1950-) dil çalışmaları, McCollum’un resimli nesneleri ile Steinbach ve Koons’un bulunmuş popüler imgeleri kullanmalarıdır.
20.yy.ın diğer sanat hareketleri, özellikle bulunmuş nesnelerin ve hazıryapımalrın kullanılmasında kalıcı bir etkiye sahip olmuştu. Örneğin Belçikalı Leo Copers’in nesneleri, Dada-pop-kavramsal melezleri şeklinde görünmektedir. İngiltere’de Michael Craig-Martin’in (1941-) duvar çizimleri, Julian Opie’nin (1958-) bilgisayar grafik stili görüntüleri ve tüketim mallarının resimli rafları, pop sanatın mirasına dayanıyordu.
Steinbach’ın formika kaplı rafları, bir mağazadan satın alınmış ve muntazam düzenlemeler şeklinde sergilenen nesneleri taşıyordu; montajlar da maddi eşyalara tapınışımızı ve onları nasıl kimliğimizin parçası yaptığımızı yorumlamaktaydı.
Minimalist heykelleri ve mağaza vitrini raflarını akla getiren bu çalışmalar, pop sanat ile minimalizmin daha geniş kapsamlı kültür arenasının ne kadar derinlere işlemiş olduğunun kanıtıydı.
Neo-Pop terimi, pop sanatının dilinin şekillenmesine katkıda bulunan iki sanatçının, Jasper Johns ile Roy Lichtenstein, kariyerleri boyunca, çalışmalarında saygı duydukları sanatçılara borçlarını açıkça dile getirmişlerdi. Fakat bu son dönem çalışmalarına, herhalde çalışmalarının çoğu – ki bunları da ilk başta benimsedikleri popüler kültür imgeleriyle biliniyordu- sayesinde artık tanınmış birer sima olmanın kabulü kabilinden, kendi sanatlarından izler katmışlardı.
Koons ise 1980’li yıllarda, kiçi yüksek sanata taşımasıyla ünlenmişti. Koons’un Balloon Dog(1994-2000) yüksekliği 3 metreye gelen, çalışmanın ölçeği ve detayları konusunda saçma bir karşıtlık oluşturan, ama yine de heybetli görünümü olan parlak bir kırmızı çelik heykeldir.
Cleas Oldenburg’un pop sanatla ironik anıtsallaştırmalarını akla getiren Koons, gelip geçici bir çocuk oyuncağını etkileyici, dayanıklı bir esere dönüştürmüştür.
20.yüzyılın sonunda hamuruna pop bulaşmış eserler yaratan diğer sanatçılar Amerikalı Cady Noland (1956-), Rus Vitali Komar( 1943-) ve Alexander Melamid (1945-) ile İngiliz sanatçılar Damien Hirst(1965-), Gary Hume(1962-) ve Gavin Turk’tı (1967-).
Turk’ın Pop (1993) eseri, balmumundan yapılmış ve Vicious’un Frank Sinatra’nın “My Way” i söyleyişini yansıtırcasına Sid Vicious gibi giyinimş, Andy Warhol’un resmettiği şekilde Elvis Presley’in kovboy haliyle duran, cam kutu gerçek boyutlarda bir otoportre’dir. Pop, yaratıcı özgünlük mitini teşhir etmekte ve pop müzik, pop sanatı, pop yıldızı olarak sanatçının yükselişine dikkat çekmektedir. Bu yönüyle, medyanın basit insanları ikonlara dönüştürme sürecine katkıda bulunan  kendinin promosyonunu yapma eğiliminin öncülerini anma işlevine sahiptir.

 

Modern Çağda Sanat, Amy Dempsey, Çeviri: Osman Akınhay, Akbank Yayınları

Neolitik

Cilalı Taş Devri veya bilimsel adıyla Neolitik Çağ (Yeni Taş Çağı), tarihöncesi çağlardan biridir.
Bu dönemde (MÖ 8000-5500) önceki devirlere göre daha sert ve daha düzgün taş aletler yapılmıştır. Topraktan veya kilden yapılan kaplar ateşte pişirilmiş, bunun sonucunda seramik sanatı başlamıştır. Bu devirdeki insanlar bilgi ve teknikte önceki dönemlere göre oldukça ileri bir düzeye çıkmışlardır. Kemik ve taştan daha kullanışlı aletler yapılmıştır. İnsanların yerleşik düzene geçmesi de bu dönemde meydana gelmiştir. Birbirine yakın aileler topluca bir yerde oturarak köyleri meydana getirmişlerdir. Böylece tarihteki ilk köyler kurulmuştur. Ayrıca insanlar tahıl üretimine de başlamış, hayvanlar evcilleştirilmiş, insanlar tüketicilikten üretici duruma geçmişlerdir. İlk defa ticaret başlamıştır. -Wiki

Nervür 

Genel olarak damar, çubuk tonoz ve kubbelerde taştan yapılmış iskelet, çerçeve kaburga. Dilimli kubbelerde dilimlerin ek yerlerine konulan yuvarlak kesitli silmeler.

Neshi  Nesih.

Eski yazının güzel bir biçimi olup el kalkmadan yazılırdı. Bu yazı çeşidi ile el yazmaları ve Kur’an yazılırdı.

Nestâlik 

Nesih’le tâlik’ın karışmasından çıkan bir eski yazı çeşidi

Nigâr

Resim ve çehre anlamına gelir. Eskiden portre yapan ressamlara nigârende ya da nigâri denirdi. Nigârhane de resim atölyesi anlamına gelirdi.

Nimfeum 

Eski Romalılar da “nimfeum” derlerdi. Nimf  tapınağı anlamına gelir. N.’lar bilhassa Romalılarda Kayzer devrinde bol nişli, sütunlu cephesi olan havuzlu; çeşmelerdir. Nimfeumlarda sütunlu kısım bir gezinti yeri olarak düşünülmüş-tür. Eski Yun böyle havuzlu çeşme vardı. 19. yy.’da bu tip çeşmeler Avrupanın bir çok şifalı suları bulunan şehirlerinde inşa edilmiştir.

Niş 

Tezyin, pratik ya da inşai amaçlarla duvarlarda yapılan çeşitli hücre, yuva, göz vb. na verilen genel terim.

Nişan taşı 

Eskiden atılan okun düştüğü yere bir anı olarak dikilen ve atanın adı, oku attığı tarih yazılı taş. İstanbulda Ok meydanında böyle taşlar dikilirdi

Nur aylası 

Hıristiyan Azizleri’nin resimlerinde başları etrafına çizilen ışıktan halka.



Yorumlar