TEMEL ESTETİK KURAMLAR

Tarih boyunca sanat akımları, kendi estetik anlayışlarını ve üsluplarını ortaya koyarak yeni bir sanat hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Bu akımlar bazen bir başka sanat akımına tepki olarak, bazen ise yepyeni bir anlayış olarak ortaya çıkmışlardır. Ancak antik dönemden günümüze estetik teorilere bakıldığında, insanoğlunun hep cevabını aradığı bir takım sorulara alternatif cevap ve yaklaşımlar getirmeye çalışmışlardır. Sanatsal ve felsefi anlamda bu süreç halen devam etmektedir. Plato’dan günümüze cevap aradığımız soruların bazıları:

1. Sanat nedir?
2. Sanatın insan için ve sanatçı için amaç ve fonksiyonu ne olmalıdır?

Yine görülmektedir ki, bu sorulara verilen cevaplar insanoğlunun tarihi gibi uzun ve çeşitli bir yol izlemiştir. Sanatın tarihi boyunca yüzlerce sanat akımı ortaya çıkmış olup bunların bir kısmı unutulup gitmiş, bir kısmı ise halen bugün etkilerini devam ettirmektedir. Bu yüzlerce sanat akımı, yüzlerce farklı sanatsal ve estetik anlayış, ifade tarzı veya üsluplar anlamına geliyor olabilir. Ancak şu açıktır ki, bu farklı sanatsal anlayışların bir çoğu birbiriyle ortak özellik veya benzerlik gösterebilmektedirler.

Kimi zaman, üslup farkı, kimi zaman teknik farklılıklar, kimi zaman ifadesel anlayış farklılıkları, kimi zaman ise amaçsal farklılıkları ortaya koymuş olan bu sanat akımlarını sanat felsefesi bakımından estetik anlayış temeline dayalı kategorilere ayırmak mümkündür. Bu anlamda, farklı sanat akımlarını veya anlayışları, 4 temel estetik kuram altında değerlendirmek ve sınıflandırmak mümkündür:

1. Realist teoriler (Yansıtmacı, mimesis, betimleyici)
2. Formalist teoriler (Biçimci, yapısalcı)
3. Ekspresyonist teoriler (İfadeci, dışavurumcu, expressionist)
4. Fonksiyonelci teoriler (İşlevselci, functionalist, utilitarian)

 

1. Realist teoriler (Yansıtmacı, mimesis, betimleyici):

Genel olarak bu kurama dayalı sanatsal anlayış, sanat eserinin doğadaki objelerin doğrudan, idealize edilerek, veya temsili olarak yansıtılması, betimlenmesi anlayışına dayanır. Tarih boyunca ve bugün pek çok sanatçı ve sanat akımı, bu akımı benimsemiş, realist anlayışta sanat eserleri ortaya koymuşlardır. Örneğin Klasik Yunan heykellerinde ve çok daha sonrasında Rönesans Sanatında, idealizasyona dayalı realist bir anlayış hakimdi. Daha sonraları 19. YY.’da Avrupa’da Gustave Courbet’nin başı çektiği realist bir sanat akımı da ortaya çıkmış olup, Realist sanat anlayışı onunla da sınırlı kalmamıştır. Bugün pek çok çağdaş ressam ve heykeltraş da realist anlayışla yorumlanmış sanat eserleri ortaya koymaktadırlar. Bu realist yaklaşımlar, bazen konu olan objenin aynen yansıtılması anlayışında, bazen de idealizasyon veya kısmı stilizasyon gibi yorumlar şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Bu anlayış sadece resim, heykel gibi görsel sanatlarla sınırlı kalmayıp, müzik, şiir, mimari, sinema gibi diğer sanatlarda da kendi ifade tarzlarıyla bağlantılı olarak görülebilmektedir.

2. Formalist teoriler (Biçimci, yapısalcı):

Bazı sanatçılar, sanat akımları, veya sanatsal yaklaşımlar sanat eserini oluşturan yapısal öğelerin birbiriyle biçimsel ilişkilerini önemli bir unsur olarak ele alıp, biçimsel olgunluğu yakalamaya çalışmışlardır. Mesela bu, bir resimde, tasarım elementlerinin, tasarım prensipleriyle sıkı bir uyum içerisinde düzenlenmesiyle üst düzey yapısal bir uyumu yakalamaya yönelik olabilirken, bir müzik yapıtında benzeri biçimde yapısal bir uyuma yönelik besteler yada kompozisyonlar şeklinde kendini gösterebilir. Sanat eserinin biçim ve öz (içerik) şeklinde iki temel unsurdan oluştuğu düşünüldüğünde, yapısalcı bir yaklaşımı benimseyen bir sanatçı bazen öz yada içeriği ikinci plana atmış olabilir. Özellikle tarihte Klasik Yunan ve Rönesans gibi belli dönemlerde, üst düzey, sofistike, ve kendi içinde matematiksel, analitik bir mükemmeliyete dayalı anlayışı esas almış formalist anlayışları görebiliriz. Formalist bir anlayışın Klasik Yunan ve Rönesans’da olduğu gibi aynı zamanda idealizasyona dayalı bir biçimsel ifade tarzını benimsemeleri bir çelişki oluşturmamaktadır. Altın Oran’ın ortaya çıkışı ve kullanımı ve geometrinin sanatsal yorumlarda kullanımı böyle bir formalist anlayışın ürünüdürler.

Bu formalist anlayış bazen Kübizm’de olduğu gibi realist bir anlayışın tamamiyle terk edildiği, ama ortaya konulan yeni biçimsel öğelerin kontrollü formal ilişkileri şeklinde de ortaya çıkabilmektedir. Picasso’nun kübist eserleri çoğu zaman, üzerinde çok detaylı çalışılmış, yapısal çözümlemelerin ve ön çalışmaların ürünü sanat eserleridirler.

3. Ekspresyonist teoriler (İfadeci, dışavurumcu, expressionist):

Elbetteki sanatçının kişisel tercihleri doğrultusunda, nasıl bir anlayışı eserinde hakim kılacağına bağlı olarak bazen “Öz”’ü (içerik, ifade) ön plana çıkaran, daha çok önemseyen sanatsal anlayışlar da görülmektedir. Sanatçı bu durumda, biçimsel mükemmeliyetten çok, anlatmak istediği ifadeyi, eserin içeriğini, veya duygusal ifadeyi anlatmayı önemsemektedir. Bazen ifadenin güçlü bir şekilde ortaya konulması, içeriğin daha etkili anlatımı biçimsel anlayışın arka plana atılmasını gerektirebilmektedir. Sanatçı, bu durumda biçimi daha az önemseyebilir, veya hiç önemsemeyebilir. Mesela Türk Halk Müziğindeki pek çok türküde, anlatılmak istenen duygusal mesajın etkili iletişimi ön plana çıkarılmıştır. Bir ritm ve melodi duygusu yapısal bir anlayışla ele alınmaya çalışılsa da, bu hiç bir şekilde güçlü bir ifadenin yerini alamamıştır. Elbette ki her zaman olduğu gibi sanatçının kişisel tercihleri doğrultusunda öncelikler belirlenmektedir.

Resim sanatında 19.YY’in sonu ile 20.YY’in başında Edvard Munch psikolojik ifadeyi resminde o kadar çok önemsemiştir ki, sembolik formlar aracılığıyla güçlü bir ifadeyi ortaya koymayı tercih etmiştir. “Çığlık” tablosunda olduğu gibi, biçimsel ilişkiler veya realist bir anlayış tamamiyle geri plana atılmış, yansıtılmak istenilen psikolojik ifadenin nasıl en güçlü şekilde ortaya konulacağı en önemli unsur olarak ele alınmıştır. Ancak bazı sanatçılar, hem ifadeyi hem de biçimsel yapıyı önemseyen bir yaklaşım sergilemişlerdir, ancak sanatçının her zaman bir öncelikli tercihi görülmektedir.

4. Fonksiyonelci teoriler (İşlevselci, functionalist, Instrumentalist):

Tarih boyunca özellikle bazı dönemlerde sanatçılar, sanat eserini salt estetik bir yaklaşımla değil, başka amaçlara hizmet edebilmek için yaptılar. Orta Çağ Avrupa’sında pek çok sanatçı kutsal sahneler ve İsa ve kutsal aile figürlerini eserlerine yansıttılar. Bunun sebebi kilisenin o dönemde sadece dini bir güç olarak kalmayıp aynı zamanda siyasi ve sosyolojik olarak da bir güç olmasıydı. Kilise bir güç olarak nüfuzunu bilim ve sanat üzerinde fazlasıyla göstermekteydi. Kilisenin bu gücü etkin kılması ve sürdürmesi için halk üzerinde dinin etkisinin artırılması gerekiyordu. Kilise ibadete gelen Hristiyanları dini bakımdan etkilemek ve coşturmak için mekan tasarımı, ışık ve sanatsal öğelere, özellikle tasvirlere büyük önem veriyordu. Bu dönemde dini sahneleri konu alan, Hristiyanlık propagandası yapan ve en azından ona alet olan resimler ve heykeller yapmak sanatçının  neredeyse birincil görevi olarak sayılmaktaydı. Hayatını bir şekilde sürdürmek durumunda kalan pek çok ressam ve heykeltraş isteyerek veya istemeyerek kilisenin hakim olduğu bu dönemde Hristiyanlık dinine hizmet ettiler.

Benzeri şekilde, 1917’deki Bolşevik devrimiyle Rusya’da iktidara gelen komünist rejim sanatsal anlamda büyük değişimi de beraberinde getirmiştir. Yeni rejim ideolojik temellerini Marxist anlayıştan almaktaydı, bilindiği gibi Marxist anlayışta sanat eseri ve estetik sadece ve ancak komünizme hizmet aracı olarak düşünülmekteydi. Bu doğrultuda Sovyetler Birliği’nde yönetim sanatı, edebiyatı, bilimi ve sporu komünizmin bir propaganda ve hizmet aracı olarak etkin olarak kullandı. Çoğu zaman devlet baskısı ve emirle pek çok ressam ve heykeltraş komünizmin erdemlerini, halkın ve emekçi sınıfının ezilmişliğini, komünizmin nasıl bir kurtarıcı olduğunu betimleyen resimler, dev duvar resimleri ve heykeller yapmışlardır. Bazen kendisi de aynı fikirleri paylaşan komünist bir sanatçı gönüllü olarak ideolojiye hizmet etmiş, bazense bu devlet baskısı ile zorunlu hale getirilmiştir. Komünist dönemde Sovyet rejimi uluslararası spor müsabakalarında da pek çok başarı elde etmiş, bu başarılar komünizmin propagandası ve dünyaya yayılması için çok önemsenmiştir. İşte bu örneklerde olduğu gibi bazen sanat eseri, estetik amaçların ötesinde başka amaçlara da hizmet edebilmektedir. Biz bu anlayışı benimseyen yaklaşımı ve sanat eserlerini fonksiyonelci yaklaşımlar olarak değerlendirebiliriz.

Bu bahsedilmiş olan dört ana teorinin haricinde bazen Sembolist (Symbolist), Primitivist ve Kurumsalcı (Institutionalism) diye adlandırılan teorileri de bu gruba ekleyenler olmaktadır ancak genel olarak bu açıklanmış olan dört ana kuram yada teorinin bir şekilde çoğu sanat eserine yorum getirebildiği görülmektedir.

Alıntı- 16 Nisan 2016 ~ Rasim Basak, Ph.D.

Yorumlar