9.1.1.2. Güzel sanatları
farklı yaklaşımlara göre sınıflandırır.
9.1.1.3. Sanatın tanımını
bilerek toplum için önemini açıklar.
Sanat ve sanatçının önemi
üzerinde durulur.
9.1.1.4.
Sanatın evrensel bir iletişim aracı olduğunu fark eder.
9.1.1.5. Atatürk'ün
sanata ve sanat eğitimine verdiği önemi açıklar.
SINIF
9
SÜRE
2 saat
ARAÇ VE GEREÇLER
Bilgisayar,
projektör, Genel Ağ, etkileşimli tahta, Yaşar Çoruhlu (1964-...)-Erken Devir
Türk Sanatı (İç Asya’da Türk Sanatının Doğuşu ve Gelişimi) kitabı (Kabalcı
Yayınları), Adnan Turani (1925-2016)-Dünya Sanat Tarihi kitabı (Remzi Kitapevi,kuru
boyalar
YÖNTEM VE TEKNİKLER
Soru-Cevap, Uygulama, Grup Çalışması, Araştırma
DERS
HAZIRLIK
Atatürk’ün sanat sevgisi ve sanat eğitimine verdiği önem hakkında
araştırma yapmanızı ,sanat ile ilgili söylediği özlü sözleri araştırmanızı
derse resim defterleri ve kuru boyalarla gelmenizi bekliyoruz…
ETKİNLİK
SÜRECİ
“Bu dersten sonra; sanatın doğuşunu ve gelişimini, güzel sanatları
farklı yaklaşımlara göre sınıflandırmayı, sanatın tanımını, toplum için
önemini, sanatın evrensel bir iletişim aracı olduğunu, Atatürk’ün sanata ve
sanat eğitimine verdiği önemi öğreneceksiniz. Bu konularda yeterli açıklama
yapabileceksiniz.”
Sizce sanat nedir? Bu soruya
videoyu izlemeden önce kendinizce cevaplar vermelisiniz.
Şimdi sanat sizin için daha farklı bir tanımı hak ediyor mu? Sanat her yerde olabilir mi? Biran durup bakmak mı,ilk algıladığımızın ötesine geçmek midir sanat?
Şimdi de tarih öncesine dönelim ve keşfedilmesi 20.yüzyıla denk gelen 40 bin yıllık mağara resimlerine bir göz atalım.
“İlk insanlar mağara duvarlarına daha çok, hayvan
figürleri ve av sahneleri çizmişlerdir. Sizce bu çizimler hangi amaçla ya
da amaçlarla yapılmış olabilir?”
(Sanat ve
estetik kaygısı ile mi, büyüsellik yani doğaüstü güçlerden yardım
beklemeleri için mi, daha bol ve bereketli avların yapılması amacıyla mı,
doğayı taklit etmeleri mi, oyun oynama ve dans etme isteği mi vb.)?
Paleolitik Dönem’de yaşadığınızı hayal edin.
Hislerinizi ifade etmek için dönemin şartlarında siz neler yapardınız?
Sanat bir iletişim aracı mıdır?”
Görsel
1.5: “Mağara Duvar Resmi”, MÖ XV-X. yy., Lascaux Cave (Lasko Kev), Fransa
Sanat tarihçileri, felsefeciler ve estetik bilimi ile
uğraşanlar sanatın doğuşu ile ilgili bazı teoriler ortaya atmışlardır. Sanatın,
insanoğlunun var olduğu günden itibaren ortaya çıktığı düşünülür. İlk
insanların ilkel olduklarını ileri sürenler, estetik kaygı ve sanat gibi yüksek
ruh ve duygu hâleti gerektiren kavramları taşıdıklarını kabul etmezler. Ancak
ilk insanlardan ve eski çağlardan günümüze aktarılan mağara resimleri ve
arkeolojik eserler, onların da aslında zeki ve duygusal insanlar olduklarını
göstermektedir. Sanatın doğuşu için oyun, iş, taklit, din ve büyü gibi bazı
teoriler ortaya koyulmuştur: Oyun teorisinde ilk insanların yeme, içme ve
barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra can sıkıntısını gidermek
ve fazla enerjilerini harcamak için sanata yöneldikleri iddia edilir. İş
teorisinde, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için uğraştıkları zorunlu
işlerden (barınma-mimari, çömlek-seramik vd.) sanatın ortaya çıktığı düşünülür.
Taklit teorisinde; ilk insanların çevrelerinde gördükleri renk, biçim, ses ve
hareketleri taklit etmeleriyle resim, heykel, müzik ve dans gibi sanatların
ortaya çıktığı iddia edilir. Din ve büyü teorisinde, ilk insanların tabiatla
mücadelelerinde doğaüstü güçlerden yardım ummalarının, ümit ve korku, din ve
büyü gibi kavramların sanatın doğuşunda önemli faktörler olduğu ileri sürülür.
Sanatın doğuşu ile ilgili teorilerin ortak bir tarafı da vardır: İşlevsellik
yani işe yarar, faydalı bir iş yapılması. Ancak sanatı sanat yapan; yapılan
işin şekli ve işlevi değil estetik tavırla ve yapıldığı dönemin teknolojik
gelşmeleri, sosyokültürel özellikleri, inanç ve düşünce biçimlerine göre
şekillenmiş olmasıdır. Sanat; yapılan işten değil onu yapan sanatçının estetik
haz ve kaygısından, ruhundaki incelik ve güzellikten doğmaktadır. Doğa
güzelliği ise sanatçıya ilham vermektedir. Oyun, iş, taklit, din ve büyü gibi
sebepler olsa olsa sanatın doğuşu için birer vasıta olmuştur. Sanatın büyüsü
belki de buradan gelmektedir.
SANATIN GELENEKSEL SINIFLANDIRMA TABLOSU
*Yukarıdaki sınıflandırma tablosunu resim
defterlerinize renklendirerek yapmanızı arka plana Atatürk’ün sanat ile
ilgili sözlerinden bir kısmını fon olarak yazıp tamamlamanızı bekliyoruz …
Evet “Sanat dallarının temelinde iletişim vardır.
Aynı estetik kaygıdan beslenen sanat dallarının kullandığı dil, ifade
biçimi, malzeme farklı olsa da mesajı ortak ve evrenseldir. Sanat eseri;
zaman ve mekândan bağımsız olarak her insanın veya sanatçının bilgi-ilgi
dünyasına, estetik tavrına ilişkin mesajını ileten evrensel bir iletişim
aracıdır. Sanatçıyı görmeden duyular yoluyla, sanatçının eseriyle bağ
kurulabilir. Sanatçının hangi duygu ve düşüncelerle o eseri yaptığını
anlaşılabilir.”
Toplumlar; sanat yoluyla örf ve âdetlerini, kültür
ögelerini yaşatır ve sonraki kuşaklara aktarır. Bir toplumun
ilerlemesinde en önemli etken; bilim, kültür, felsefe, yaşam standartları
ve sanat arasındaki etkileşimdir. Sanatın olmadığı, gelişmediği bir
toplumda gelecek nesillere aktarılacak hiçbir şey yok demektir.
Sanatçılar; özgür düşünen, değer üreterek uygarlığa katkıda bulunan ve
kültürün devamı için vazgeçilmez öneme sahip özel insanlardır. Sanat ve
sanatçı, toplum için vazgeçilmez unsurlardır.
1-sanat nedir?
2-Zanaat ve Sanat arasındaki faklar nelerdir?
3-Sanat kuramları nelerdir
4-Güzel sanatlar sınıflandırmasının tarihçesi nedir?
Sorularının cevaplarının olduğu videomuzu izleyelim.
*Aşağıdaki okuma parçasını okuyup değerlendirme
sorularını cevaplayınız.
OKUMA PARÇASI
ATATÜRK VE SANAT
EĞİTİMİ
Türkiye
Cumhuriyeti’nin kuruluşunda çocukların, gençlerin ve halkın sanat eğitimi
önemli bir devlet sorunu olarak ele alınmıştır. Atatürk’ün söylev ve
demeçleri, bu yaklaşımın izlerini taşır. Atatürk’ün eğitim ve sanat eğitimi
ile ilgili sözleri incelendiğinde onun çok güçlü bir eğitimci ve eğitim
bilimci kişiliğe sahip olduğu, çağının eğitsel gelişmeleri konusunda
bilgili olduğu açıkça görülür. O, bir ulusu bütünleştiren ve güçlü kılan
temel ögenin kültür olduğu; kültür birliği amacı çevresinde bütünleşen ulusların
ekonomik, politik ve toplumsal alanlardaki sorunları daha kolay
çözebilecekleri inancındadır. 1921’de -henüz Cumhuriyet’in kurulmadığı
savaş yıllarında- Ankara’da Maarif Kongresi toplanmıştır. Atatürk açılış
konuşmasında, yüzyıllarca süren yönetim boşluklarından kaynaklanan
sorunların çözümlenmesinde en büyük görevi kültür ve eğitime vermiştir.
Millî eğitim programlarının geçmişten, Doğu’dan ve Batı’dan gelebilecek tüm
olumsuz etkilerden uzak olması gerektiğine dikkatleri çekmiştir. Ona göre
ulusal dehamızın tam gelişimi ancak böyle tam bağımsız bir kültür ile
sağlanabilir. Kültür, ulusun yaradılışı ile uyumlu olmalıdır. Atatürk’ün
vurguladığı bir başka olgu; eğitim ve öğretimde uygulamalı yöntemlerin
kullanılması, öğrenilenlerin yaşamda geçerli olması zorunluluğudur.
Atatürk, 1 Mart 1923’te TBMM’nin açılış konuşmasında eğitimin uygulamalı ve
yaşamsal olmasını önerir: “Eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntemin amacı;
bilgiyi insan için gereksiz bir süs, bir baskı aracı ya da uygarlık
zevkinden çok, yaşamda başarıya ulaşmayı sağlayan, işe yarar ve
kullanılabilen bir araç durumuna getirmektir... Uygulamaya dayanan ve
yaygın bir eğitim için yurdun önemli merkezlerinde çağdaş kitaplıklar,
çeşitli bitki ve hayvanları içine alan bahçeler, konservatuvarlar, atölyeler,
müzeler, galeriler, sergi salonları kurmak gerekli olduğu gibi ilçe
merkezlerine dek bütün yurdun basımevleriyle donatılması gerekmektedir.”
Atatürk, bu sözleri ile aynı zamanda sanat eğitiminin yaşamsal önemini de
göstermiştir. Eğitimin tüm alanları için geçerli olan bu önermeler, “çağdaş
uygarlık düzeyine ulaşma” ülküsünde önemli bir işlevi olan sanat eğitimine
de önem verileceğinin bir göstergesidir. Atatürk, 1924’te Öğretmenler
Birliği Kongresi’nde yaptığı konuşmada öğretmenlere hedefi, Tevfik
Fikret’in dizeleri ile göstermiştir: “Hiçbir zaman aklınızdan çıkmasın ki
Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”
Hedef; düşüncede, duyguda ve anlayışta özgür kuşaklar yetiştirmektir.
Atatürk’ün bu sözlerine göre uygarlık yolundaki başarı, öğretmenlerle
kazanılacaktır. Gerçek zafer, bilim ve sanattaki yaratıcılığa yolları
açmakla sağlanabilir. Özgür düşünen gençler yetiştirilecektir. Buluş ve
yaratıcılık yeteneği, yaşamsal bir olgudur. Buluş ve yaratıcılık için
kesinlikle kültürlü olmak gerekir. Bu açıklamalar, çağına göre çok ileri ve
üst düzeyde anlamlar taşımaktadır. O günlere olduğu gibi bu günlere de yol
gösteren görüşleri içermektedir. Atatürk, “çağdaşlık” olgusunun sanatla
özdeş olduğu ve ulus bireylerinin çağdaşlık düzeyinde donanımı için eğitim
ve sanat alanında sağlam temeller atılması gerektiği inancındadır. Birçok
alanda olduğu gibi bu alanda da yetişmiş insan, uzman yoktur. Batı örnek
alınacaktır ama taklit edilmeyecektir. Batı’nın izlediği yol ve yöntemler,
ülke koşullarına uygun olarak kullanılacaktır. Cumhuriyet’in kısa zamanda
başarıya ulaşması için en akılcı yol budur. Bu görüşe koşut olarak Batı’dan
uzmanlar çağrılır, eğitim almak üzere Batı’ya öğretmen ve öğrenciler
gönderilir. Bunların sonucunda sanat eğitiminde de çağdaşlığın temel
taşları olan yasalar, yönetmelikler çıkarılır; okullar, müzeler açılır;
kurslar düzenlenir; temel kurumlar, kurullar oluşturulur. Eğitim sisteminin
temel sorunlarından biri olan öğretmen yetiştirme işi, Cumhuriyet’le
birlikte önemle ele alınır. 1926’da Türkçe öğretmeni, 1932’de resim
öğretmeni, 1937’de müzik öğretmeni yetiştiren bölümler Gazi Orta Muallim
Mektebi ve Terbiye Enstitüsü çatısı altında açılır. 1927 yılında açılan
pedagoji bölümü ise eğitim yönetimi ve denetimi alanında eleman yetiştirme
görevini üstlenir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu (1924) ise çok parçalı ve
dağınık eğitim sistemini bütünleştirmek ve geliştirmek gereksinimi ile
çıkarılır. Müzeler; sanatsal ve kültürel zenginliklerin korunması, gelecek
kuşaklara aktarılması, sanat ve kültür eğitiminde yararlanılması
yönlerinden etkili kurumlardır. Müzeler, Cumhuriyet’le birlikte önemsenir.
1921’de Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 1927’de Ankara Etnografya
Müzesi, 1937’de İstanbul Resim Heykel Müzesi kurulur. 1935’te Ayasofya
Müzesi, halkın ziyaretine açılır. Ayrıca eğitim araçları, öğretmen
kitaplığı, okullarda yaptırılan öğrenci çalışmaları, eğitsel etkinlikleri
gösteren fotoğrafları kapsayan Mektep Müzesi 1926’da Ankara’da açılır. Bu
müze ile öğretmen ve öğrencilerin eğitim-öğretim konusunda
bilgilendirilmeleri hedeflenmiştir. Bu kapsamda Cumhuriyet’in 10. yılında
“Seyyar Terbiye Sergisi” adıyla oluşturulan Eğitim Sergisi, bir tren katarı
ile yurdu dolaşır. Atatürk, çağdaş ve uygar bir ulus yaratmak için gereken
her şeyi, yapıtını oluşturan bir sanatçı yaklaşımı ile en ince
ayrıntılarına dek düşünmüş bir liderdir. Yalnızca Atatürk’ün yaşadığı
dönemde girişilen yeniliklerin bir bölümüne bakıldığında bile hiçbir şeyin
rastlantısal olmadığı açıkça görülmektedir. Bu dönemde kültür, sanat,
eğitim alanında gerçekleştirilen işler; çağdaş bir toplum oluşturmada
kültürün temel alındığının kesin kanıtıdır.
http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/TR,80349/ataturk-ve-sanat-egitimi.html
Atatürk ün
sanatçıya verdiği önemi anlatan kısa iki hikaye dinleyelim
ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN
ÖĞRENCİLER VEYA İLERİ DÜZEYDE ÖĞRENME HIZINA SAHİP OLAN ÖĞRENCİLER İÇİN EK
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
1-Sanatın tanımını
yapabilir misiniz?
2-Sanatın doğuşu
hakkında neler öğrendiniz?
3-Güzel sanatların
diğer dalları nelerdir?
4-Sanat ve zanaat
arasında bir fark var mıdır?
4-Atatürk’ün
uygulamalı eğitim önerileri nelerdir?
5-Eğitimin temel
sorunlarının giderilmesi için öncelikle cumhuriyetin ilk yıllarında neler
yapılmıştır?
6-Atatürk ün sanata ve
sanatçıya verdiği önemi vurgulayan bir hikaye anlatır mısınız?
Yorumlar
Yorum Gönder